ÖĞRENİM
HAYATI
Küçük Mustafa, Haziran 1887'de başladığı ilk
öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız
Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden
babasının isteği ile Selanik'te çağdaş eğitim
yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi.
Şemsi Efendi, yeni öğrencisinin yeteneklerini ve zekâsını
takdir ettiğinden, küçük Mustafa'nın kendi okulunda
bulunmasından son derece memnundu.
Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası
öldü. Ali Rıza Efendi'nin ölümü üzerine, Zübeyde Hanım
üç çocuğu ile bir süre Selânik yakınlarındaki
Lankaza'da bulunan Rapla çiftliğinde subaşılık
yapan kardeşi Hüseyin Efendi'nin yanına yerleşti. Çiftlik
hayatı nedeniyle küçük Mustafa'nın öğrenimi ister
istemez bir süre aksamıştı. Fakat, çok geçmeden
Selanik'e dönerek halasının yanında, bıraktığı
yerden öğrenimine devam etti.
Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulundan
sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise
de Kaymak Hafız adlı Arapça öğretmeninin kendisine
haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı
ve 1894 yılının Temmuz-Ağustos aylarında
kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine
burada devam etti. Yazları, dayısı Hüseyin
Efendi'nin yanına gider, okul zamanına kadar çiftlikte
kalırdı. Mustafa, bu okulu gerçekten sevmişti.
Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün
yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve öğretmenlerinin
sevgisini kazandı; öğretmenleri neredeyse kendisine bir
arkadaş muamelesi yapma gereğini hissetmişlerdi.
Bu okulda matematik öğretmenliği
yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin
yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki
diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere
öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini
ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu.
Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten
sonra 13 Mart 1896'da Manastır Askerî İdadisine girdi.
Burada Ömer Naci ile arkadaşlık etti. İlerde ünlü
bir hatip olarak tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal'in
hitabet ve edebiyat sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın
arkadaşlarından biri olacak Ali Fethi (Okyar) de bu okulda
öğrenci idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin
yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal
etmiyor; yazları izinli olarak Selânik'e döndüğü zaman
Fransızca dersleri alıyordu.
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başarı
ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na
girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden
sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi
ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti.1903 yılında
Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı
rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu
Harp Okulunda ve Harp Akademisinde de zekâsı, yetenekleri
ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına
ve hocalarına tanıtmış, onların içten
sevgi ve saygısını kazanmıştı.
Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe,
edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı
ve eğilimi vardı. Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde,
memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini
cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı
bir subay olarak tanınmıştı. Devir istibdat
idaresi idi ve bu davranışları aleyhine olabilirdi;
ancak çevresince gerçekten çok sevilişi, düşüncelerinde
samimî oluşu, onun herhangi bir tertibe kurban gitmesini önlemişti.
Bununla beraber Harp Akademisi'nden mezuniyetini izleyen günlerde
istibdat ve padişahlık rejimi aleyhindeki düşünceleri
ve durumu, şüphe çekerek birkaç ay İstanbul'da tutuklu
kaldı; sonra bir nevi sürgün olarak vazife ile 5 Şubat
1905 tarihinde Suriye bölgesine, Şam'a atandı.
ASKERÎ GÖREVLERİ
Şam'da 5. Ordu'nun emrinde kaldığı
üç yıl içinde Suriye'nin hemen her yerini görevle
dolaşmış, memleket idaresindeki aksaklıkları,
ordunun eğitim ve öğretimindeki eksiklikleri daha
da yakından görmüştü. Mustafa Kemal, burada
1906 yılı Ekim ayı içinde güvendiği
bazı arkadaşlarıyla gizli olarak "Vatan
ve Hürriyet Cemiyeti"ni kurdu. Bu arkadaşlarıyla
beraber Beyrut, Yafa ve Kudüs'te de kurdukları
cemiyeti genişletti. Bir ara gizli olarak Mısır
ve Yunanistan yoluyla Selânik'e geçerek burada da "Vatan
ve Hürriyet Cemiyeti"nin bir şubesini açtı
ve tekrar Şam'a döndü. Şam'dan uzaklaşışı
hükûmetçe duyuldu ise de âmirleri kendisini koruduğundan
bir ceza yoluna gidilmedi. Bir süre daha Şam'da kaldı.
Bu sıralarda 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası
(kıdemli yüzbaşı) oldu ve Şam'daki
Ordunun Kurmay Başkanlığında bir göreve
getirildi. |
Mustafa Kemal, 13 Ekim 1907'de merkezi Manastır'da
bulunan 3. Ordu Karargâhına atandı. Bu Karargâhın
Selânik'teki şubesinde çalışmak üzere Selânik'e
geldi. Bu sıralarda Selânik'teki "Vatan ve Hürriyet
Cemiyeti" üyelerini de içine almış olan Îttihat
ve Terakki Cemiyeti" faaliyet halinde idi. Mustafa
Kemal de Selânik'e gelişini takiben bu cemiyete dahil
olarak hizmet görmeye başladı. Memleketin
istibdat idaresinden kurtarılması, yapılacak
yenilikler Onun da baş düşüncesiydi. Selânik'e
gelişini takiben kısa bir süre sonra 22 Haziran
1908 de Üsküp-Selânik arasındaki demiryolu müfettişliği
de 3. Ordu Karargâhındaki görevine ek olarak
kendisine verildi. |
Bu esnada Rumeli'de büyük faaliyet gösteren "İttihat
ve Terakki Cemiyeti" Abdülhamit'i,1876 Anayasası'nı
yeniden yürürlüğe koymaya ve kapatılan Meclis-i
Mebusan'ı tekrar toplantıya çağırmaya
zorlamaktadır. "Ittihat ve Terakki Cemiyeti nin bu
girişimleri adım adım II. Meşrutiyet'in
ilânına uzandı.
|
23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyet ilân
edildiği zaman Mustafa Kemal, Kolağası rütbesiyle
Selânik'te askerî görevini sürdürmekte, bir yandan da
"İttihat ve Terakki Cemiyeti" içinde çalışarak
İstanbul'daki siyasî gelişmeleri yakından
izlemektedir. O, II. Meşrutiyet gibi büyük bir inkılâbı
takiben yapılanları kâfi görmüyor; bu fırsattan
yararlanılarak memlekette daha büyük ve daha köklü
değişikliklerin gerçekleştirilmesi gereğine
inanıyordu.Fakat kendisinin görüşleri "İttihat
ve Terakki Cemiyeti" ileri gelenlerinin görüş ve
düşüncelerine uymadı. Buna rağmen,
fikirleriyle zamanın söz sahibi kişilerini
uyarmaktan da çekinmiyordu. |
II. Meşrutiyet'in ilânı üzerinden henüz bir
sene geçmemişti ki, İstanbul'da 13 Nisan 1909'da
bu harekete karşı, gerici çevrelerce desteklenen
büyük bir isyan gelişti. Mustafa Kemal, 31 Mart
Vak'ası olarak bilinen bu isyanı bastırmak üzere
Rumeli'de oluşturulan Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanlığına
getirildi ve bu ordu ile 19 Nisan 1909 tarihinde İstanbul'a
geldi. Hareket Ordusu'nun gerek yolda gerekse İstanbul'daki
sevk ve idaresinde Kurmay Başkanı olarak önemli
hizmetler gördü. Hareket Ordusu'nun İstânbul'a girdiği
gün halka hitaben yayımlanan beyannameyi kendisi yazmıştı.
Hareket Ordusu'nun duruma hakim oluşundan sonra Abdülhamit
tahttan indirildi, yerine Sultan Reşat getirildi.
Mustafa Kemal, bu gerici olayın bastırılmasından
sonra İstanbul'da çok kalmayarak 16 Mayıs 1909'da
tekrar Selânik'e döndü. Bu sıralarda Selânik ve çevresinde
yapılan mânevralarda, tatbikatlarda düşünce ve
görüşlerini cesaretle savunuyor; bu ise bazı üstlerinin
dikkatini çekerken bazılarının da tahammülsüzlüğüne
sebep oluyordu. Kendisi, bir yandan da askerî eğitim
konuları üzerinde telif ve tercüme eserler hazırlıyordu.
|
O, II. Meşrutiyet'i takiben Ordu'nun "İttihat
ve Terakki Cemiyeti" ile sıkı alâkasının
ve siyasete karışmasının tehlikelerini
sezinlemeye başlamış, bu görüşlerini
22 Eylül 1909'da Selânik'te toplanan "İttihat ve
Terakki Bûyük Kongresi"nde açıkça dile getirmişti.
Fâkat, cemiyetin önde gelenleri onun bu görüşlerini
paylaşmadılar. Mustafa Kemal de kendisini
cemiyetten uzak tutarak doğrudan doğruya askerî
vazifesine verdi. "İttihat ve Terakki Cemiyeti"
ile anlaşmazlığı ve aralarının
açılması böyle başladı. |
|
Mustafa Kemal, Selânik'teki görevini başarı
ile yürütürken 1910 yılı Eylül ayında
Pikardi manevralarını izleme amacıyla
Fransa'ya gönderildi. Burada Fransız Ordusunu ve
komutanlarını yakından tanıdı. Selânik'e
dönüşünden kısa süre sonra 1911 Mart'ında
Arnavutluk'ta bir isyan çıktı. Bu isyanı
bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye Nazırı
Mahmut Şevket Paşa'nın yanında görev
aldı. |
Mustafa Kemal, 15 Ocak 1911'de 3. Ordu Karargâhındaki
görevinden alınarak evvelâ 5. Kolordu Karargâhında,
daha sonra yine Selânik'te bulunan 38. Piyade Alayı'nda
görevlendirildi. Bu atamadan amaç, kendisine kıta
hizmeti gördürerek onu başarısızlığa
sürüklemek; bu suretle şevk ve hevesini bir ölçüde
kırmak idi. Ama O, bu görevde de büyük başarılar
gösterdi; eskiden olduğu gibi yine kumandanlarının,
arkadaşlarının sevgi ve saygısını
kazandı. Selânik garnizonundaki subaylar gittikçe
onun etrafında toplanıyorlardı. Bu durum 3.
Ordu Müfettişliğinin hoşuna gitmedi. O'nu
Selânik'teki vazifesinden ayırarak 27 Eylül 1911
tarihinde İstanbul'da Genelkurmay Başkanlığında
bir göreve tayin ettiler. Mustafa Kemal, bu atama üzerine
İstanbul'a gelerek bir süre Genelkurmay Başkanlığında
çalıştı. |
5 Ekim 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a hücum ederek
istilâ hareketlerine başlamışlardı.
Mustafa Kemal, bu bölgede görev almak üzere 15 Ekim
1911'de İstanbul'dan ayrıldı. Trablusgarp'a
gelişini takiben bir süre Tobruk ve Derne Bölgelerinde
gönüllü mahallî kuvvetlerin başında bulundu.12
Mart 1912 de Derne Komutanlığına getirildi.
Bu sıralarda 27 Kasım 1911 tarihinde binbaşılığa
terfi etti.
1912 yılı Ekim ayında Balkan Harbi
başlamıştı. Mustafa Kemal, 24
Ekim 1912'de Trablusgarp'tan hareket ederek İstanbul'a
geldi. 21 Kasım 1912'de Gelibolu'da bulunan
Bahr-i Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı
Mürettebesi Komutanlığı Harekât
Şubesi Müdürlüğüne atandı. Bu
atama üzerine Gelibolu'ya geldi. Olaylar süratle
gelişmiş, baba memleketi Selânik düşmüş,
Bulgar Ordusu ilerleyerek Çatalca'ya kadar gelmişti.
Bu elim vaziyet kendisini çok üzdü. Bu cephede
bir süre sonra Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına
getirildi. Bu görevde iken Dimetoka ve Edirne'nin düşmandan
geri alınışında büyük
hizmetler gördü.
|
Mustafa Kemal, Balkan Harbi'nden sonra, 27 Ekim
1913 tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine
atandı.11 Ocak 1914 tarihinden itibaren Belgrat
ve Çetine Ataşemiliterliklerini yürütme görevi
de kendisine verildi. Sofya Ataşemiliterliği'ne
atandığı günlerde yakın arkadaşı
Ali Fethi (Okyar) de Sofya Elçiliği'ne atanmıştı.
Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliterliği esnasında
1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa terfi
etti.1915 yılı Ocak sonlarına kadar
Sofya'da kaldı. |
Bu sıralarda 1 Ağustos 1914'te Almanya'nın
Rusya'ya harp ilânı ile I. Dünya Savaşı
başlamıştı. Mustafa Kemal, gelişen
siyasî ve askerî olayları büyük bir
dikkatle izlemekte; bir taraftan da görüş ve
düşüncelerini Harbiye Nezaretine bildirmekte
idi. Ona göre katılma zorunlu hale gelmedikçe
Osmanlı Devleti bu büyük savaşın dışında
kalmalıydı. Ancak olayların süratle
gelişmesi 29 Ekim 1914'te Osmanlı
Devletini de ister istemez İttifak Devletleri
yanında harbe girmek mecburiyetinde bıraktı.
Mustafa Kemal, bu gelişmeler üzerine Başkumandanlıktan
kendisine faal bir hizmet istedi ise de uzun süre
bu isteği yerine getirilmedi. Nihayet ısrarı
üzerine, kendisini 20 Ocak 1915, tarihinde, Tekirdağ'da
teşkil edilecek 19. Tümen Komutanlığına
tayin ettiler. Mustafa Kemal, bu tayin üzerine
Sofya dan ayrılarak İstanbul'a döndü;
derhal yeni görev yerine hareket ederek tümenini
kurdu. Bu tümen, kısa süre sonra görülen lüzum
üzerine 25 Şubat 1915'te Tekirdağ'dan
Maydos (Eceabat)'a nakledildi. Mustafa Kemal, burada
19. Tümene ilâveten 9. Tümenin 2.Piyade Alayı
ve bazı topçu birlikleri de emrine verilerek
Maydos Mıntıkası Kumandanı
olarak görev yaptı. |
Gelibolu Yarımadası'nda önemli olaylar
oluyordu. İngiliz donanması 18 Mart 1915 günü
Çanakkale Boğazı'nı geçmeye teşebbüs
etti ise de kıyı topçusunun başarılı
savunması karşısında, muvaffak
olamayarak ağır zayiat verdi. Donanması
ile Boğaz'ı geçemeyen düşman, bu
defa Gelibolu Yarımadası'nı çıkarma
ile zorlamaya karar verdi. Olaylar bu şekilde
gelişirken, Genelkurmay Başkanlığı
da 23 Mart 1915 tarihinde Gelibolu'da 5. Ordu
kurulmasına karar vermiş, Komutanlığına
da Alman Generali Liman von Sanders'i atamıştı. |
Liman von Sanders, muhtemel düşman
taarruzuna karşı kuvvetlerini üç gruba
ayırarak plânını yapmış;
Mustafa Kemal'in başında bulunduğu
kuvvetleri ordu ihtiyatına almıştı.
Mustafa Kemal, bu plân gereğince 18 Nisan 1915
günü tümeniyle Bigalı'ya geçti.
Düşman birlikleri 25 Nisan 1915 günü
Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinden
ilk çıkarma hareketine başladı.
Ancak çıkarma hareketi ilk gün karşısında
Mustafa Kemal'i buldu. Mustafa Kemal, çıkarmanın
başladığını görür
görmez, kuvvetlerini süratle Bigalı'dan
Conkbayırı'na sevk etmişti.
Arıburnu'ndan Conkbayırı'na
ilerleyen İngiliz kuvvetleri, o gün,
Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen
kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye
mecbur edildi. |
Conkbayırı taarruzunda Türk
askeri görülmemiş bir inanç ve
cesaretle savaşıyor, tarihin en büyük
kahramanlık sahneleri sergileniyordu. Dâhi
komutan, kumandanlara verdiği emre
şu cümleleri de ilâve etmişti: "Ben,
size taarruz emretmiyorum; ölmeyi
emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek
zaman zarfında yerimize başka
kuvvetler ve kumandanlar geçebilir !"
|
25 Nisan 1915 günü başlayan çıkarma,
kuvvetlerimiz tarafından kıyıya
kadar itilmesine rağmen, düşman,
26 ve 27 Nisan 1915 günleri de çıkarma
harekâtına devam etti. İlerlemek
isteyen İngilizler'le yer yer şiddetli
çarpışmalar oldu; ancak her
taarruz Türk askerinin kahramanca savunması
karşısında başarısız
kaldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Cephesîndeki
bu üstün başarıları üzerine
1 Haziran 1915'de Albaylığa terfi
etti.
|
|
|
|