Fındık,
Giresun ve Ordulu için, sudur, havadır, ekmektir; kısaca hayattır.
Siz, insanları
bir odanın içine hapsedip, derin kuyuların kör karanlığına
atarsanız, o insanlar can havliyle saldırır.
Karşılarına
kim gelirse gelsin, yaşamak için vurur, kırar, yol keser, polise
saldırır, Başbakana kinayeli pankartlar açar.
Giresun’da,
Ordu’da yaşanan budur, ölüm-kalım savaşıdır bunun adı.
Herkes sanır
ki, Karadenizli zengindir.
Büyük bir
yanılgıyla Karadeniz’in cennet olduğunu sananlar çoğunluktadır.
Evet,
Karadeniz, denizden bakıldığı zaman Picasso’nun tabloları gibidir.
Ama, 2
kilometre içeri girdiğinizde, yol yoktur, okul yoktur, ebe yoktur,
doktor yoktur.
Devlet 50
yıldır tek bir çivi çakmamıştır Karadeniz’e.
Karadenizli’nin oylarıyla Başbakan, bakan seçilenler, dibine ışık
vermeyen mum gibidir.
Rize’den alın
çayı geriye birşey kalmaz.
Fındığın
Giresun ve Ordu’dan sökülmesi ölümdür.
Para etmeyen
fındık, yöre halkının isyanı olur.
Herşey fındığa
ayarladır oralarda.
Borçlar,
fındık zamanı ödenmek için alınır.
Düğün
tarihleri, fındığın hasatına göre belirlenir.
Biliyormusunuz
ki, milyarlarca dolar fındık ihracatından Giresun ve Ordu’ya düşen
pay, sadece lolipop şekeridir.
O şekeri de
almayın bu insanların elinden.