Bu oluşum insanların M.Ö. XV bin yıl önce deniz hayvanlarından yararlandıklarını açıkça göstermiştir. Zaten, yapılan sondajlar bu konuyu da desteklemektedir. Deniz ürünlerinden ve çevre hayvanlarından yararlanan insanların kemikleri süs araçları olarak kullandıklarına dair kesin işaretlere rastlanmıştır. Uzun yılların yaşantısı ve uygarlığın gelişimi sonucu, insanların killi toprakları işleyerek bugünkü mutfak eşyalarının yapımına özendiklerini göstermiştir.

Tarih Öncesi Döneminde Ünye ve Çevresi

Bu oluşum insanların M.Ö. XV bin yıl önce deniz hayvanlarından yararlandıklarını açıkça göstermiştir. Zaten, yapılan sondajlar bu konuyu da desteklemektedir. Deniz ürünlerinden ve çevre hayvanlarından yararlanan insanların kemikleri süs araçları olarak kullandıklarına dair kesin işaretlere rastlanmıştır. Uzun yılların yaşantısı ve uygarlığın gelişimi sonucu, insanların killi toprakları işleyerek bugünkü mutfak eşyalarının yapımına özendiklerini göstermiştir.

Kazılarımız sırasında ele geçen çanak, çömlek parçaları Ünye tarihine ışık tutması yönünden küçümsenmeyecek bir olaydır. Kül kalıntıları ve fosiller arasından çıkan endüstriler insanı hayrete sevk edecek kadar bol ve o nispette de orijinalite arz etmektedir.

Anılan çağın insanları en çok 45 - 50 yıl boyunca hayat sürerlermiş. Nitekim, kazılarda ele geçirdiğimiz bir kafatasının incelenmesi profesörü bu olumlu sonuca ulaştırmıştır. Yıllar geçtikçe ve uygarlık ilerledikçe insanlar arasında toprağa bağlılık da o derece artmıştır. Toprağın cömert ve verimli oluşu insanları toprağa daha fazla bağlamaya sebep olmuştur.

Yeşil çayırlar, büyük ormanlar ve bol güneşli plajlar onları bir hayli oyalamıştır. Cevizderesi'nin Ünye'ye uzanan tarlaları ise Klâsik Çağ'a ait şehir kalıntılarını halâ sinesinde saklamaktadır.

Suni mağaralar ve mağara üzerindeki çeşitli resimler anılan şehirlerin varlıklarını çözümlemektedir. Şehirlere hâkim olan kral ve kraliçeler öldüklerinde mağaralara yerleştirilir ve uzun zaman da kutsallıklarını devam ettirirlermiş. Bu çeşit mağaralara Kale, Tozkoparan, Sırma, Karlıtepe ve Dizdar Okulu'nun doğu yönündeki yamaçlarda rastlanmaktadır.

Mağaralar genellikle oyularak yapılmış ve kapılarının her iki yanına hayvan resimleri konulmuştur. Özellikle Ünye, Roma yönetimine girdiği Klâsik Çağlar'da bu şekildeki uygarlık eserlerine kavuşmuştur. Yukarıda da açıklandığı üzere, Ünye diptarih M.Ö. XV. bin yılına dek uzanmaktadır.

Yağı Basan'ın Ünye Kalesi'ni fethedişiyle ilgili rivayetler halâ halk arasında anlatılmaktadır. Ünye Kalesi bölgeye hâkim ve el değiştirmesi hemen hemen imkânsız bir yapıya sahiptir. Ayrıca burada devrin en önemli silâhları bol miktarda bulunmaktadır. Yağı Basan, askerleriyle bu kaleyi kuşatır. Fakat düşmanlar sur içinden sürekli ok atmaktadır. Türkler, kale içindeki mevcut okların bitmesi için birkaç gün beklerler. Fakat bitecek gibi görünmez. Artık yapacak bir şey kalmaz. Kalenin sadece hile ile ele geçirilebileceğini düşünen Yağı Basan, askerlerine çok sayıda keçi bulmalarını emreder. Gece karanlığı her tarafı kaplayınca boynuzuna yanan mumlar bağlayarak her taraftan kale istikametine doğru keçiler salar. Düşmanlar karanlıkta boynuzlarında ışık yanan keçileri Türk askerleri sanarlar. Bu kadar askere karşı koyamayacaklarını anlayınca hemen teslim olurlar.

Tahrir defterlerinin sınırları dışında kalan Ünye'ye bağlı Tekkiraz Beldesi Yağ Basan Köyü ve Ünye'ye bağlı Yavi Köyü'nün adı da Dânişmend Gâzi'nin torunu olan Yağı Basan'ın isminden gelmektedir. Mevcut tarihî belgelerin ışığında Ordu ve yöresinin büyük bir bölümünün Dânişmendliler devrinden beri Türk vatanı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.