Mustafa Kemal Atatürk  (1881-1938)
Türkiye İlelebet Yaşayacaktır
Counter

Misafir defterim(GuestBook)
Son Güncelleme 21 MAYIS 2003
TIKLA TIKLA
DİĞER SAYFAMA GEÇ SİTE HARİTASI

TIKLA

Önerilen Kitaplar

OKTAY SİNANOĞLU
EROL MANİSALI
NECİP HABLEMİTOĞLU
ATTİLA İLHAN

ULUS OLMAK


"İnsan yaşadığı,bulunduğu ve çalıştığı muhit içinde,o devri sevk ve idare edenlerle hemhal ve bir kanaatte olursa aynı muhit ve devrin adamı olmaktan çıkamaz."
Atatürk

Atatürk'ün bütün yaşam öyküsü,bütün düşünce savaşı şu kısa ilke ile özetlenebilir:Ulus olmak.
Denilebilir ki,Atatürk'ün bütün hizmetleri,devrimleri,çevresiyle çarpışmaları,dostlukları,sevgileri,geçimsizlikleri,dargınlıkları,bu ana ilkeye bağlılığı açısından ele alınınca daha açık anlaşılabilir.Atatürk'ün türlü alanlarda,türlü konularda öne sürdüğü düşünceler,olsa olsa bu ana ilkenin ayrıntıları,ayrıntılarına inilerek belirtilmesidir.Askerlik yaşamındaki hizmetleri,ekonomi,milli eğitim,sanat,dil,din,iç-dış politika üstüne öne sürdüğü görüşler,Atatürk'ün ulus olmak ilkesine bağlandıkça bir bütünlük kazanır.Atatürkçülük ancak bu açıdan ele alınınca yaşayan toplu bir bir görüş olmak niteliğine ulaşır.Gelişme yönünü,Atatürk'ün görüşlerini hangi koşullar,hangi durumlar önünde öne sürdüğünü kavramamıza,bu yoldan günümüzün koşullarına,olaylarına uygulamamıza elverişli,canlı,sağlam bir yöntem olur.Yaşamı incelenirse görülür ki,bu ulus olmak ana ilkesinin ilk izleri Atatürk'ün çoçukluk çağlarına kadar uzanır.Gene görülür ki,Atatürk'ün ulus olmak yolundaki düşünceleri,inaçları,belli bir yaşta okuduğu bir ya da birkaç kitaptan bellenmiş,çevresinden duyduklarından kapma bir görüş değildir.
Atatürk'ün ulus olmak yolundaki görüşleri,bu bilinçle yaşanmış,savaşlarla dolu,hareketli bir yaşamın,hemen hemen yurdunun her köşesini dolaşmış,halkını yakından tanımış,her türlü denemeden geçirmiş,inançlı bir yüreğin,durmadan düşünen yanılmaz bir zekanın,bütün bilgisi gözlemlerinin ortalaması sonucu olarak doğmuştur.
Özet olarak bu görüşler,yaşanmış,doğruluğu denemelerle anlaşılmış bir canlılık taşımaktadır.
Yaşamını üç döneme ayırarak,Atatürk'te bu görüşün gelişmesi izlenebilir.Samsun'a çıktığı güne kadar olan dönem,Kurtuluş Savaşı'nın başlanğıcından Lozan Antlaşmasına kadar olan dönem,ondan sonraki dönem,Fakat şunuda belirtmek gerekir ki gerçekte ulus olmak düşüncesi Atatürk'ün yaşamında tek bir çizgi halinde gelişir.Yaşamını böyle bölümlere ayırarak bu görüşün gelişmesini izlemek,sadece Atatürk'ün bu yoldaki düşüncelerini uygulama aşamalarıyla ilgilidir.Yoksa Söylev ya da Kurtuluş Savaşından sonra verdiğisöylevlerle demeçleri okunurken görülürki Atatürk'ün deyişlerinde,anlatımında,çoğu cümlelerinde,görüşlerini açıklarken o görüşlerin yıllarca düşünülmüş olmalarından gelen bir kesinlik vardır.Bu bakımdan,bu deyişler,bu cümleler daha gençlik yıllarında verilmiş,zamanla doğruluğu daha da açık anlaşılmış bir yargı sağlamlığı taşır.
Birinci Meşrutiyet'in ilanından(1876)sonra öğrenimlerini Avrupa'da gören Türk aydınlarından bazıları,Avrupa'da henuz gelişmekte olan bir ulusçuluk anlayışını benimsemiş olarak yurda dönerler.Ulusal bir tarih anlayışı ile tarihimiz üstüne ilk araştırmalar düşünce hayatımız da o yıllarda başlar.Atatürk'ün doğduğu kent,Selanik,düşünce hareketleri bakımından o dönemin en önemli odaklarından biridir.Selanik,Birinci Meşrutiyet ile Birinci Dünya Savaşı arasında kalan yıllarda bizdeki ulusçuluk akımının da en güçlü odağı olarak görünür.
Öte yandan Selanik,Osmanlı Devleti'nin uyrukluk,kültür,amaç,dil,din bakımından halkı en karışık kentlerinden biridir.
İşte Atatürk,daha askeri Rüştüye'ye yeni girdiği yıllarda (1893) bir yandan bu ulusçuluk akımının yayılmaya başlayan görüşleri ile bağımlılık kurarken,bir yandan da bu karışık ortamda Osmanlı devletinin dayandığı temellerin çürüklüğünü sezmeye başlar.Ulusçuluk akımının taşıdığı güçlü gerçeği kavramakta geçikmez.Bu yoldan Türklük bilinci hızla gelişir.Daha on dört yaşındayken Türklüğüne inanır.Türklüğü ile öğünür.
Daha sonra Manastır Askeri İdadisi'nde okuduğu yıllarda ateşli vatan şiirleri yazacak,yaz tatillerini Fransızcasını ilerletmek,Voltaire'i ,Rousseau'yu,Stutart Mill'i okumakla geçirecektir.19 yaşında Namık Kemal'in heyacanlarının sıtmasına tutulacak,artık gün günden kapıldığı politik düşüncelerle geceleri uyuyamaz olacaktır.
Genç Mustafa Kemal'in dogmalara en küçük bir güveni yoktur.Çevresinde doğru diye bilinen ,tartışılmaz bellenen her düşünceyi kendi aklı kendi bilgisiyle yargılayacak,ölçüye vuracaktır.Böylelikle daha yirmibir yirmi iki yaşlarındayken Cumhuriyetçi kesilecektir.Artık ne yapıp yapıp ulusunu boş inançlardan çürümüş kurumlardan kurtaracaktır.
Düşünceleri yüzünden kurmay çıktığı günlerde tutuklanır,karanlık bir hücrede üç dört ay kimsenin yüzünü görmeden tutuklu kalır.Sonra davranışları gözetilmek üzere Suriye'de görevlendirilir.
O yıllarda Şam'da bulunan birliği,eşkiya kovalamak bahanesiyle Suriye köylerini talan etmektedir.Mustafa Kemal yakın arkadaşı Müfit Özdeş'le ,kumandanı katılmasını istemediği halde bu kovalamalardan birine katılır.Talan sonunda baştakiler Müfit Özdeş'e payına düşen altınları almasını önerirler.Müfit Özdeş durumu Mustafa Kemal'e haber verir.Mustafa Kemal arkadaşına sorar:"Sen bugünün adamı mı olmak istiyorsun ,yoksa yarının adamı mı?"Önerilen altınlar alınmaz!İkiside yarının adamı olmak isteğindedirler.Birkaç gün sonra Şam çarşısında alışveriş etmek için girdikleri Tüccar Mustafa'nın dükkanında gördükleri,Mustafa Kemal'in dikkatini çeker.Raflar neredeyse boştur.Ortada ise uzun bir masanın üstünde "Felsefeye,inkilaba,sosyalizme,tıbba ait Fransızca kitaplar.."
Bu tanışmadan birkaç gün sonra dükkanın sahibi Dr Mustafa Cantekin'in evinde toplanacaklar,üçü "İhtilal,inkilap" amacıyla "Vatan ve Hürriyet"Derneği'ni kuracaklardır.Derneğe bu adı vermelerinin nedeni "Ancak hür düşünceleri olan insanları vatanlarını kurtarıp korumak gücünde" görmeleridir.
Oyıl,Mustafa Kemal,gözetime bağlı ılduğu halde,derneğin şubesini açmak için isim değiştirerek Selaniğe kaçar,Annesi,Mustafa Kemal'i karşısında görünce,ne casaretle geldiğini,devletin padişahın buyruğuna aykırı bir iş yapıp yapmadığını sorar.Mustafa Kemal'in karşılığı söyledir:"Padişahımız Efendimizin ne olduğunu şimdi değil,fakat yakın zamanda sana göstereceğim."
Başka bir gün Selanik'teki devrimci arkadaşlarıyla evlerinde yaptıkları bir toplantıdan sonra kaygılanan annesine Padişah içi:"Senin yedi evliya kuvvetinde farzettiğin adam hiçbir kuvvete malik değildir.Biz burada toplanan insanlar,memleketi bu zalimlerden kurtarmak istiyoruz." "Bu işler almış yürümüştür.Ben namuskar bir adam olarak bu işlerin içinde bulunmak mecburiyetndeyim.Beni bundan meneder misiniz?"diyecektir.
Mustafa Kemal'in Suriye'ye dönüşünden sonra ,Selanik'te kurulan dernek " İttihat ve Terakki" adını alacak,Mustafa Kemal,görevini Selaniğe naklettirerek bu derneğin çalışmalarına katılacaktır.
İttihat ve Terakki,Niyazi Bey'in bölüğü ile dağa çıkması,Enver Paşa'nın kendi birliği ile bu türlü harekete kalkışması,İstanbul hükümetinin bu başkaldırmaları bastırmak üzere gönderdiği birliklerin başkaldıranlara katılmaları sonunda Abdülhamid'i devirir.
Mustafa Kemal'in yaşamında böyle plansız, hazırlanıp düşünülmemiş ,ilerde alacağı şekil hesaplanmamış iş yoktur.İttihat ve Terakki ileri gelenleri arasında gölgede kalır.31 mart olayı'ından sonra Hareket ordusunun adını takan,kurmaybaşkanlığını yapan odur.Böylelikle İkinci Meşrutiyet gericilerin elinden kurtarılmış olur.
İttihat ve Terakki,Mustafa Kemal'in istediği radikal,büyük devrimleri gerçekleştirememiş,eski Osmanlı kurumlarını,devlet anlayışını yaşatmak,korumak yolunu tutmuştur.Bu yüzden İttihat ve Terakki ileri gelenleriyle geçinemiyen,onlar tarafından sevilmeyen bir insan olur.Trablusgarb'a sonra da Sofa'ya gönderilerek İstanbul'dan uzaklaştırılır.
O,Enver Paşa'dan nefret eder,Talat Paşa'yı zavallı bulur.Elbetteki o bu duygularında haklıdır.Düşüncesiz,göşteriş,mevki düşkünü,Turancı Enver Paşa,bu özellikleri davranışlarıyla binlerce vatan çocuğunun Çatalca'da,Doğu'da kaybına yol açmış.Ulusumuzu Almanların kucağına atmıştır.Talat Paşa,"atlatmacılığı" hüner sayan bir anlayışla ciddi tek iş başaramamıştır.
12 Ocak 1914'te Madame Corinne'e şunları yazar:
"Benim ihtiraslarım var,hem de pek büyükleri,fakat bu ihtiraslar,yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddi emellerin teminine taalluk etmiyor.
Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini vatanıma büyük faydaları dokunacak,bana da liyakatla ifa edilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum.Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur.Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar onu muhafaza edeceğim."
Bu ahlakta,bu yaradılışta,bir kimsenin elbetteki sadece günün adamları olarak kalmış Enver Paşalar,Talat Paşalarla anlaşması olanaksızdır.
VATAN 25 KASIM 1961
NECATİ CUMALI
İLERİ