<geri           

UFO FENOMiSi
Dünya dışı varlıklar, gezegen ve sistemlerarası gezi ve araştırma uçuşlarında değişik tip ve ebatlarda uzay gemileri kullanmaktadırlar. Yıldız sistemlerindeki her gezegenin yapısına uygun olarak dizayn edilmiş uzay araçları vardır. Atmosfer-içi, yakın-uzak gezegenler arası, yakın-uzay ve galaksiler arası uçuşlar için tasarlanmış bu araçların çoğu bizim uymak zorunda olduğumuz aero-dinamik yasalara göre biçimlendirilmemişlerdir.
UFO’lar Dünya yapısı olmayan, havada normal bir uçak ya da helikopterin yapamayacağı hareketleri ve manevraları yapan, dış görünüşleriyle de tanıdığımız göksel taşıt araçlarına hiç benzemeyen uçan cisimlerdir. UFO’lar evrensel yolculukların gerçekleştirildiği uzay taşıt araçlarıdır.
UFO’ların dış görünüşlerini belirli modellerle sınırlandırmak hatalı olur .Gerçekten de sadece disk biçiminde değil, çok değişik şekillerde UFO’lar gözlemlenmiştir. Çünkü bu değişik tipteki UFO'lar değişik galaksilerden ve sistemlerden gelmektedir ve kendi aralarında da farklı teknolojik seviyelerde olan uygarlıklar tarafından yönetilmektedirler.
Çoğu kez dairesel biçimde görülen UFO’ların arasında tıpkı bir piramit özelliklerini taşıyanlar da vardır. En sık rastlanan tip elbette ki disk şeklindeki UFO’lardır. Bu diskler düz, kubbeli, çan biçimli, Satürn modeli olarak tanımlanırlar. Genelde Gümüş rengi, parlak metalik, altın sarısı veya siyah renktedirler. Gece görülen UFO’lar çevrelerine parlak renkli ışıklar yayarlar. Işıkların rengi ve tonu UFO’nun hızına göre azalıp çoğalabilir. Renkler gökkuşağının bütün nüanslarını taşırlar.
Normal bir UFO’dan çok daha büyük boyutlardaki Ana Gemiler ise, puro biçimi olarak bilinirler. Ana Gemiler yeryüzüne araştırma yapmak amacıyla gönderilen küçük diskleri ve UFO’ları taşıyan devasa araçlardır. Bu dev boyutlardaki araçlar, kimi zaman bir şehri, hatta bir ülkeyi içine sığdırabilecek kadar genişliktedirler. Ana gemiler de metalik dış yüzeye sahiptirler. Puro biçimli Ana Gemiler de, kendi aralarında farklı tiplere ayrılmışlardır. Yerden bakıldığında ince, uzun bir çubuğa veya üzerinde herhangi bir çıkıntısı olmayan, her iki ucu da oval biçimde olan bir tükenmez kaleme benzetilebilirler.
Hem UFO’lar, hem de Ana Gemiler normalde insan zihninin alamayacağı uzaklıktaki mesafeleri yine inanılmaz hızlarla ve büyük bir kolaylıkla, kısa zaman içinde kat edebilirler. Gözlemciler çoğu kez bir saniye önce gördükleri UFO’nun gözden kayboluşunu fark bile edemediklerini bildirirler.
UFO’lar hemen her ülkede değişik yaş gruplarındaki insanlar tarafından rapor edilirler. Öğrenciler, kırsal kesimde ve şehirlerde yaşayanlar, ev kadınları, pilotlar, astronomlar, senatörler ve hatta devlet başkanları ( Carter, Reagan, ) UFO’ları gözlemlemişlerdir.
UFO gözlemleri çoğunlukla 1 ile 5 kişilik gruplar tarafından yapılır. Bununla beraber UFO’yu binlerce insanın aynı anda gördüğü toplum gözlem olaylarıda defalarca olmuştur. UFO gözleminde sürekli gözlem süresi birkaç saniyeden birkaç saate kadar değişir. Bazı olaylarda UFO’ların aralıklarla birkaç saat süreyle gözlemlendiklerine rastlanmıştır. UFO gözlemleri günün ve gecenin her saatinde olabilir. Ancak istatisliklere göre yoğunluk gece 21.00 ve sabaha karşı 04.00 saatleri arasındadır.
UFO’lar çevrelerine ışık yayarlar dedik. Bu şiddetli ışık bazen gözleri rahatsız edecek kadar fazladır. Gece tezahürlerinde bile ağaçlık alanları, çiftlikleri tıpkı bir projektör ışığı gibi aydınlatır. Dünyaya gözle görülür şekilde yaklaşan bir UFO’nun belirli bir bölgeye yönelttiği veya yaydığı ışık genellikle beyaz renktedir.
Uçan dairelerin insanları gerçekten şaşkın bırakan en önemli özelliklerinden biri de hareket yetenekleridir. UFO hareketleri, dönen bir topacın yalpalama hareketi, düşen bir yaprak ya da sarkaç hareketi, top gibi aşağı yukarı sıçrama hareketi, uçuş yörüngesi boyunca aşağı ve yukarı salınım hareketi, 90 derecelik ani açılar yapması ve zig zag hareketi olarak tanımlanmıştır. Çoğu kez UFO’lar uçarken bir hizada, kademeli, yan yana, eşkenar dörtgen, dikdörtgen, üçgen, ‘V’ ve ‘Y’ uçuş düzeninde görülürler.
Gözlemlenen diğer bazı şaşırtıcı hareket biçimleri de şunlardır: Yüksek hızlarda giderken dik açı yaparak dönme; gemi , otomobil ve uçakların çevresinde dönme, onlarla birlikte seyretme ve üzerlerine ani dalışlar ; iki veya daha fazla UFO’nun buluşması; bir veya daha fazla UFO’nun daha büyük olan bir diğerinin içine girmeleri; büyük hızlarda uzaklaşarak ya da gözden kaybolarak jet avcı uçaklarından kaçmaları; hızla uzaklaşarak projektör ışıklarından kaçmaları ve enerji hatlarını çok yakından izlemeleri.
Görüldüğü gibi uçan dairelerin Dünya insanı tarafından pek de kolay algılanamayan, son derece değişik fizik özellikleri vardır. Bunlar sadece ve sadece D.Dışı taşıt araçlarına ait şeylerdir. İnsan kulağının duyma frekansının menzili içinde UFO’lar çoğu kez sessizdirler. Sesler duyulduğundaysa, bu genellikle, yüksek bir vızıltı, dönen bir topaçtan çıkan vınlama sesi, hışırdama, parlama ya da rüzgar sesi biçiminde tanımlanırlar. Geçtikleri yerlerde bazen kuvvetli bir ozon kokusu duyulur. Olası dahilinde elektro manyetik radyasyona karşı duyarlılığın ya da dokunma duyusunun frekans menzilleri içinde, UFO’larla yakın karşılaşmalarda bulunanlar, şu tarz raporları vermişlerdir: Otomobil yolcuları şok geçirmiş ve uyuşma hissetmişler; sürücüler geçici yarı felç durumu yaşamışlar; yolcular bir tür elektrik şokuna maruz kalmışlar; karıncalanma hissi duymuşlar; gözler tahriş olup şişmiştir.
Müşahitlerin hepsi uçan dairelerin fevkalade hareket kabiliyeti ve hızına işarette bulunmuşlardır. Görünürde ses üstü hareketlerine karşılık ne bir ‘patlama’ ne de bir ‘şok dalgası’ vardır. Bu durum klasik akışkan mekaniği kanunlarına zıttır. Genellikle uçan daireler, helikopterler gibi öne meyillenerek ilerliyorlar. Bu uçuş durumu hızları arttıkça daha belirgin hale gelmektedir. Hızla birlikte ışık durumu da artmakta ve renkleri değişmektedir.
Silindir biçimliler pek büyük boyutlara sahiptirler. Sabit durumda dikey şekilde bulunurlar. Bazı gözlemlerde etraflarında uçan daireler görülmüştür, sanki onlardan çıkmaktadırlar. Bu nedenle onlara ‘ana gemi ‘ demek adet olmuştur. Hareket esnasında, bu ana gemiler yatay duruma geçiyorlar ve bu sırada, düz olan arka kısımlarında ışıklı serpintiler görülmektedir. Uzaylıların ana gemileri çok büyük ve geniş oldukları için genellikle atmosferimize girmemektedir. Bu yüzden dünyamıza genellikle keşif gemileri gönderilmektedir. Ayrıca mürettebat taşımayan ve uzay gemilerinden idare edilen gözlem disklerine de atmosferimizde sık sık rastlanmaktadır.
Bütün bunlardan başka bir de UFO’ların EM ( elektro manyetik ) etkileri vardır. Otomobillerin durmaları, tüm elektrik sistemlerinin işlemez hale gelmesi, geniş bir çevrede elektriklerin kesilmesi, radyo, televizyon, telefonların çalışmaması, pille çalışan kameraların çalışmaz hale gelmesine neden olmak gibi etkilerdir. EM etki, mekanik sistemlerin işleyişinde de ortaya çıkar. Örneğin, manyetik olmayan alaşımlardan yapılmış mekanik saatlerin durması, bazı cihazların çarklarının dönmemesi, mekanik düzenli kameraların işlememesi gibi. UFO fenomeni sanki enerji çekme ve özellikle de elektrik enerjisini çekme yeteneği göstermekte ve tüm kinetik gücü felce uğratmaktadır.
BİR UFO, yani kimliği belirsiz uçan obje, ciddi araştırmacılar tarafından, kolaylıkla tanımlanamayan bir hava olayı olarak tarif edilir. Bir hayli çabayla birçok UFO raporları , uçaklar , parlak gezegenler, yıldızlar, meteorlar, balonlar, uydular, acayip bulut biçimleri vs. olarak teşhis edilebilirler. Çeşitli doneler veya kişilerin karakterlerinden dolayı, diğer UFO raporları maalesef şarlatanlık olarak tebarüz ederler ya da şarlatanlık olduklarından kuşkulanılır. Bununla beraber , kolaylıkla tanımlanan ya da kuşku uyandıran bu vakalar bir kez çıkarıldı mı, geriye, geniş bilimsel çalışma değeri olan yüzbinlerce açıklanamamış vaka kalır.

UFO TİPLERİ
Dünyamızda gözlemlenen UFOlar geleneksel uçaklardan çok daha farklı geometrik modellere sahiptir. İşte en sık rapor edilen UFO biçimlerinden bazıları:
- Diskler ve Kubbeli Diskler: Uçan daire adı verilen cisimler bunlardır. Bunların pencereler, iniş takımları, halkalar, kapılar gibi yapısal özellikleri bulunmaktadır. - Koni: Koni biçimli UFOların pek çok çeşidi vardır. Bazıları tersyüz edilmiş koni şeklindedirler. Tabandan birleşmiş iki koni biçiminde UFOlar da gözlemlenmiştir. - Küre: Dairesel ve küre biçiminde UFOlara dair pek çok gözlem raporu bulunmaktadır. Bunlardan çoğu gece gözlemleridir. Aynı zamanda yarım küre biçiminde UFOlar da gözlemlenmektedir.
- Boomerang: Boomerang biçimindeki UFOlar 1980’lerde gözlemlenmeye başlamıştır. Bu UFOlar genelde asimetrik bir şekle sahiptir; alçaktan ve yavaş uçarlar. Bunlardan bazıları yaklaşık üç futbol sahası büyüklüğündedir.
- Puro: 1940-1960 yılları arasında puro biçiminde büyük UFOlar nadirende olsa gözlemlenmekteydi. Bunlar bazen içlerinden disk biçiminde cisimler de çıkarmaktaydılar. 1949 yılında gözlemlenen yaklaşık bir mil uzunluğundaki puro biçimli UFO izleyenleri şaşkına çevirmişti. Günümüzde puro biçimindeki UFOlara nadir rastlanmaktadır.
- Silindir: Bunlar, silindir görünümündedirler ve puro biçimli UFOlara göre daha ufaktırlar.
- Halter: Halter biçiminde UFOlar ortadan bir çubukla tutturulmuş iki küreden oluşmaktadır.
- Mantar: Bu UFOlar bir kubbe ve sapa benzer bir gövdeden oluşmaktadır.
- Piramit: Uçan, piramit şeklinde cisimlerdir.
- Dikdörtgen: Bazı UFO’lar biçim olarak aynı bir dikdörtgene benzemektedirler.
- Üçgenler: 1989 yılından itibaren yakın zamanlarda sık sık görülen bir UFO biçimidir. Üçgen UFO gözlemlerinin sayısı disk şeklinde UFO gözlemlerini aşmaktadır.
- Satürnler: Geniş bir küre ve onu çevreleyen bir halkadan oluşmaktadırlar.

TANIMLANAMAYAN YÜZEN CİSİMLERİ (U S O ’lar)
Çoğu kişi gezegenimizi ziyaret eden UFO’lar hakkında birşeyler duymuştur. Peki esrarengiz cisimler sadece gökyüzünde mi görülmektedirler? Bildiğimiz gibi, dünyanın büyük bir bölümü sular altındadır ve kanıtlar, UFO’ların gezegenimizdeki bir çok yere kimseye görünmeden gidebilmek için suları da kullandıklarını göstermektedir. UFO’ların deniz altında seyahat edenlerine U S O -Tanımlanamayan Yüzen Cisimler- adını vermekteyiz. Pek çoğumuz bunu bilmese de, bu esrarengiz denizaltı araçları hakkında pek çok gözlem raporu bulunmaktadır.
Özellikle Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeki Bimini bölgesi, tanımlanamayan gizemli yüzen cisimler ve denizaltından gelen esrarengiz ışıkların sıklıkla gözlemlendiği bir bölgedir. Bermuda Şeytan Üçgeni’ndeki esrarengiz olayları araştıran zoolog, arkeolog ve oşenograf Dr. Manson Valentine, Bermuda’ daki USO gözlemlerinden şöyle bahsetmektedir: “Bu bölgede başka herhangi bir yerde yapılanlardan çok daha fazla gözlem yapılmaktadır. Yakın zamanlarda bölgede, uçak olmadıkları tespit edilen hava araçları ve denizaltı olmadıkları tespit edilen denizaltı araçları ile ilgili pek çok gözlem yapılmıştır.”
USO gözlemlerinin geçmişi 1800’lere kadar uzanmaktadır. 1800’lü yılların ortalarında sıklıkla görülmeye başlayan USO’lar, 1845’teTürkiye’de Antalya açıklarında, 1875’te Meksika açıklarında, 1879-1890’da Basra Körfezi’nde, 1891’de Çin Denizi’nde ortaya çıkmışlardır.
20. yüzyılda UFO gözlemlerine ilişkin raporlarının artmasıyla birlikte, denizlerdeki esrarengiz cisimlere dair gözlemler de artmıştır.
30 Haziran 1967’de bir Arjantin gemisi olan Naviero’da bulunan bir grup insan, denizde silindir biçimli bir cismin yüzdüğünü fark ettiler. Yaklaşık 33 metre uzunluğundaki bu cisim mavi-beyaz bir ışık saçıyordu. Cismin hiçbir ses çıkarmaması ve suda hızla yol almasına rağmen dalga yaratmaması gözlemcileri şaşkına çevirmişti. İnsanlar bu esrarengiz deniz aracını seyrederken, araç birdenbire rotasını Naviero’ya doğru çevirdi, hızlandı ve gemiyle çarpışmasına ramak kala suya dalarak gözden kayboldu.
1972 yılının Ağustos, Eylül ve Ekim ayları süresince Karayib Denizi’ndeki adalardan yoğun UFO ve USO gözlemleri rapor edilmiştir. 1974 yılında tekrar yoğunluk kazanan bu gözlemler, bize Venezuella açıklarında bir sualtı UFO üssünün var olduğunu düşündürmektedir.
26 Temmuz 1980’de, Brezilya gemisi “Caioba-Seahorse”la yolculuk yapan denizciler, suda yüzen, yaklaşık 10 metre çapında yuvarlak, gri bir cisim gördüler. O sırada ufukta parlak bir ışık belirdi ve gemiye doğru yaklaşmaya başladı. Işık, geminin yanındaki gri cisme doğru yaklaşırken gemideki tüm teknik ekipmanlar birdenbire arızalandı. Gri cisim yeşil, kırmızı, mavi ve sarı ışıklarla aydınlanıyordu. Yaklaştıkça çok parlak, disk biçiminde bir cisim olduğu anlaşılan bu ışık, deniz altına dalarak metalik USO’ ya doğru yöneldi ve onunla birleşti. Daha sonra bu iki cisim birlikte su yüzüne çıktılar, bir süre burada durdular, ardından da büyük bir hızla gökyüzüne yükselerek gözden kayboldular.
Peki USO’lar sadece okyanusta mı görülmektedir? Hayır, nehirlerde hatta göllerde gözlemlenen bu tür esrarengiz cisimlere dair pek çok rapor bulunmaktadır. 30 Nisan 1976’da tanımlanamayan bir cisim, İsviçre’deki donmuş Siljan nehrinin buzlarını büyük bir güçle kırarak su üstüne çıkmıştır. Buzun kalınlığı 20 cm olmasına rağmen, tanıklar cismin ancak 9 metre uzunluğunda olduğunu bildirmişlerdir. Söz konusu USO, suyun dibinden gelmiş; buz tutmuş yüzeye doğru ortalama 100 km/s hızla yaklaşarak buzu kırmış ve buz üzerinde yaklaşık 800 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir kanal açmıştır. Bu cisim, daha sonra hiçbir hasara uğramadan su yüzüne çıkmış ve gökyüzüne doğru hızla havalanmıştır.
UFO'ların YAPILARI
YAPISAL ÖZELLİKLER
UFO’ların yapısal özellikleri birbirinden farklı olmasına rağmen, yakın karşılaşma raporlarında bazı ortak özelliklerden de bahsedilmektedir. Bağlantı yerleri bulunmayan dış omurgalı UFOlara dair raporlar, bu araçların ileri bir teknolojiyle inşa edildikleri izlenimini vermektedir. Gözlemlenen ve fotoğraflanan UFO’lar arasında, alt bölümlerinde üç ya da dört küre bulunan kubbeli diskler dikkat çekicidir. Bu kürelerin döndükleri görülmüştür.
Disklerin üstündeki kubbelerden anten benzeri cisimler çıkmaktadır. Disk biçimli UFOlarda pencere ve kapılar da gözlemlenmiştir. Bunun yanında, alt kısımlarında dikdörtgen paneller bulunan üçgen biçiminde UFOlar da bulunmaktadır.
Işıklar, pencereler, paneller, yükseltilmiş yüzeyler hemen her tür UFO’da görülmektedir. Bu özelliklere sahip cisimler gözlemleyen tanıklar bunların başka dünyalardan geldiğine ikna olmuşlardır. UFOlar hem gündüz hem de gece gözlemlenebilmekte ve bazı atmosferik efektler yaratmaktadırlar. Parlayan ışık geçirmez gövdeler, parlayan yarısaydam gövdeler, kıvılcımlar ve dumanlar bu efektler arasındadır. Gündüz gözlemlenen UFOların belirli bir renkte ışık yaydığı görülmemiştir. Genel olarak gümüşi ve beyaz renkte oldukları söylenmektedir. Gece ise, UFOlar parlak ışık kaynakları olarak belirirler. Gövde ışıklarının rengi değişiklik göstermektedir; bazen birden fazla renge girerler ya da gözlem sırasında renk değiştirirler. Kimi görgü tanıkları, bu araçların hızlandıkça gözlemlenmesi güçleşen değişiklere uğradıklarını bildirmişlerdir.
Bu özelliklerin UFOların sahip olduğu itici gücün bir ürünü olduğu tahmin edilmektedir. Bu, aynı zamanda, gözlemlenen cismin bir araç olduğunu da göstermektedir. Eğer bazılarının belirttiği gibi UFO’lar elektrogravitik ya da manyetogravitik bir teknolojiyle çalıştırılıyorsa, bahsettiğimiz özellikler bu teknolojinin ürünüdür. UFOlar saçtıkları ışıklarla kendilerini çevreleyen atmosferi iyonize edebilmektedirler. Bu iyon katmanları, bulunulan yere ve havanın durumuna göre farklı renklere sahip bir plazma haline gelmektedirler. Uzaylı varlıklar ayrıca, ivmenin ve hızlı manevraların negatif etkilerini sıfırlayan aletler de geliştirmişlerdir, dolayısıyla uçan daireleriyle havada akıl almaz manevralar yapabilmektedirler. Bildirilen yüzlerce UFO raporu üzerinde yapılan çalışmalar, UFOların belli başlı ve yinelenen bir manevra paternleri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunlar arasında, UFO’ların önce havada asılı kalması ardından aniden hızla yükselmesi o kadar sık rastlanan bir olaydır ki, bu bir UFO’nun tipik özelliği olarak kabul edilmektedir, çünkü hiçbir doğal ya da insan yapımı cisim bu şekilde hareket edememektedir. Daire biçimini alma, havadaki araçları süratle geride bırakma ve bir araya gelerek birlikte hareket etme de sık sık gözlemlenen UFO manevralarındandır.

YER ve TOPRAKTAKİ İZLERİN ANALİZİ
Yer ve topraktaki izlerin analizi ; UFO inme olayının hemen sonrasında örneklerin alınması ve ölçümlerin yapılması ve meteorolojik koşulların izler üzerindeki etkisinin belirlenmesidir.
Yer izlerinin araştırılmasında örnekler alınması ve laboratuarlarda incelenmesi çok önemlidir Toprağın bileşiminde mekanik , termal , manyetik , radyoaktif , fiziksel ve kimyasal etkiler , değişimler oluşabilir ve belirlenebilir.
Mekanik İzler ;
Toprağa yapılan bir basınçla oluşurlar, bu ölçülür.
Termal Etki ; Topraktaki su bileşiminin ölçümü ve değişkenliğinin saptanmasıdır. Manyetik Etki ; Bazı toprak bileşimlerinde bulunan yüksek manyetik kalıntılardan oluşur ve çevredeki yakın örneklerle karşılaştırılarak bilgi edinilir. Radyoaktivitenin değişimi bir diğer önemli etkidir. Fiziksel ve kimyasal ölçümler ise ; moleküler , atomik , isotopik kompozisyonları gösterir.

GÖZLEM TÜRLERİ
YAKIN KARŞILAŞMALAR
Yakın karşılaşma, bir ya da birden fazla UFO’nun veya dünya dışı zeki varlığın bir insanın bulunduğu yeri ziyaret etmesi olarak tanımlanır. Bu ziyaretler nadirde olsa bazen insanlarla iletişim kurma, onları eğitme ya da onları uçan daireye götürerek bazı özel prosedürler ve bilgiler uygulama amacıyla yapılmaktadır. Yakın karşılaşmalar, günün ya da gecenin her saati, yeryüzünün hemen her yerinde, havada, yeraltında ya da deniz altında meydana gelebilmektedir. Dış dünyadan gelen ziyaretçiler her türden insanla temasa geçerler. Her yaştan insanı, zengin, fakir, orta halli ayırdetmeksizin ziyaret edebilirler. Bu bir bilimadamıda olabilir, sade bir çiftçide (Dr. Daniel Fry ve Billy Meier örneğindeki gibi..Yakın Temas menüsüne bakınız..) karşılaşmaların çoğu bireysel düzeyde gerçekleşmektedir, yani bir insan bir ya da birden fazla dünya dışı varlıkla karşılaşmaktadır.
Yakın karşılaşmalardan önce sıklıkla ön belirtiler yaşanır. Bu belirtiler, uzaktan görülen bir UFO’nun giderek yanınıza yaklaşması ya da gece birdenbire yoğun bir ışık demeti veya havada süzülen yanar döner ışık küreleri görmeniz şeklinde olabilir. Bazı vakalarda, bu belirti kişinin kulaklarının tuhaf bir biçimde çınlaması ya da ürpertici bir hisse kapılma şeklindedir. Ancak bazı olaylarda hiçbir belirti olmayabilir.
Dünya dışı varlıklarla temas hakkında yapılan araştırmalara göre, sadece ABD’de yılda yaklaşık 3,000 yakın karşılaşma olayı meydana gelmektedir. Dünyanın en nitelikli UFO araştırmacılarından biri olan ve artık aramızda olmayan Dr. J. Allen Hynek, 1972 yılında yakın karşılaşmaları sınıfladıran bir tablo oluşturmuştur. Bu sınıflandırma günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Hynek UFO gözlemlerini genel bir çerçevede, uzak gözlemler ve daha yakın gözlemler olarak ikiye ayırmaktadır:
GÖZLEM TÜRLERİ
1- UZAK GÖZLEMLER (200 m.’den uzak)
Gece Işıkları:
Hareketleri bildiğimiz ışık kaynaklarıyla açıklanamayan ve alışılmadık manevralar yapan ışıklar. Bunlar alışılmamış biçimlere, renklere ve yoğunluğa sahiptirler ve bu özellikleriye uçak ya da benzeri bir cisim olmadıkları anlaşılmaktadır. Genellikle kırmızı, turuncu ya da beyaz renktedirler. Gece ışıkları, UFO gözlemlerinin büyük bir bölümünü oluşturur.
Gündüz Diskleri: Gündüz gözlemlenen alışılmadık uçan cisimler. Bu cisimler genelde oval disk, puro, küre, üçgen ya da boomerang biçimindedirler. Hem yer seviyesinde hem de yükseklerde ortaya çıkabilirler. Sıkça, havada asılı kaldıkları, ardından da inanılmaz bir hızla bulundukları yerden ayrıldıkları ve olağanüstü manevralar yaptıkları gözlemlenmiştir.
Radar Görüntüleri: Nadir görülen bir durumdur, çünkü normal uçakların çoğu da radarda belirlenmelerini sağlayan bir donanıma sahiptirler. UFO’ların radar görüntüleri tanımlanamayan bip seslerinden oluşur ve “kaynağı bilinmeyen görüntüler” olarak isimlendirilir. UFO’lar ancak isterlerse bizim radarlarımızda tespit edilirler. Bugün artık Dünya teknolojisi bile radara yakalanmayan hayalet uçaklar geliştirmiştir. Yine de radarların tespit ettiği binlerce UFO vakası birçok ülkede yaşanmış ve resmi yetkililerce de rapor edilmiştir. 2- YAKIN GÖZLEMLER (200 m. ve daha yakını)
Birinci Türden Yakın Karşılaşmalar:
UFO yakından görülmesine rağmen, tanıkla herhangi bir etkileşim içine girmemekte ve çevrede herhangi etki ya da iz bırakmamaktadır.
İkinci Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO bulunduğu çevrede fiziksel kanıtlar bırakır. Bu kanıtlar, bozulan ya da zarar gören elektromanyetik sistemlerden, topraktaki izlere, ve bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde bırakılan fiziksel etkilere kadar pek çok biçimde olabilir.
Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: UFO’nun mürettebatı ya da içindeki varlıklar gözlemlenir fakat genelde bu varlıklarla bir iletişim içine girilmez.
Dördüncü Türden Yakın Karşılaşmalar: Uzaylı varlıklarla birebir iletişime ve temasa geçme olaylarını içerir.