"Her şeyini kaybetsen de hayallerini 
kaybetmeyeceksin. 
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın"

Acı, 
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, 
öfke, 
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, 
keder, 
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, 
duracaksın, 
durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine 
bakacaksın, 
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan 
alaycı kargaların sesini 
dinleyeceksin, 
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk 
alacaksın. 

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın 
bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin. 

Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün 
istiridyeleri açarak, 
bir sevinç arayacaksın. 
Hayaller kuracaksın. 
Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin. 
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri. 
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri. 
Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan 
tenleri. 
Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına 
gülenleri. 
Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını, 
sevdalarını, sevişmelerini, 
özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine, 
hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları 
sıkıca kucaklayacaksın. 

Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında, 
tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. 

Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah. 
Belki bir mektup alacaksın. 
Sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana. 
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde 
kaybolduğunda, 
tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin. 
Gözcünün ?kara göründü? diye bağırdığını hayal 
edeceksin. 
Kara, hiç görünmese bile, 
hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini 
bileceksin, 
çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu 
hedefle mana kazandığını anlayacaksın. 

Her şeyini kaybetsen de hayallerini 
kaybetmeyeceksin. 
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın. 
Sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini 
o kadar kavrayacaksın. 
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar 
çok düşünürsen 
öfken o kadar keskinleşecek. 
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın. 
Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı 
bir uçurum koyduklarında, 
nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, 
geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın. 

Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin. 
Bir çiçek iliştireceksin yakana. 
Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. 
En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini... 
En çılgın hayallerini... 
En çağıltılı kahkahalarını... 

Acı, 
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, 
öfke, 
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, 
keder, 
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, 
duracaksın, 
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine 
bakacaksın, 
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı 
kargaların sesini dinleyeceksin, 
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. 
Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı 
düşüneceksin. 
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın 
bir zaman, 
"dinlenin biraz" diyeceksin. 
Onları, şefkatle dinlendireceksin. 
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak

 

Hayat: Çetele tutmak değildir.

Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.

Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın veya kimlerin seni sevdiği de değildir.

Hayat ayakkabıların, saçın, derinin rengi değildir.

Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.

Aslında hayat, notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın yada başaramadığın okullar da değildir.

Hayat: Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir.

Güven, mutluluk ve şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.

Hayat kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.

Ne dediğin ve ne demek istediğindir.

İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.

Her şeyden önemlisi, hayati, başkalarının hayatini olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.

İşte hayat bu seçimden ibarettir!

 

Tüketmek için bunca acele ettiğiniz takvim yapraklarına onca hızla çevirdiğiniz akreplere yelkovanlara ,içine gönüllü daldığınız o insafsız rutin çarkına şöyle bir uzaktan baktığınızda ne hissediyorsunuz? "Ne kadarı benim hayatım" diye soruyor musunuz? Ne adarını başkaları yaşamış benim yerime.... Ya da ben başkalarının?.. "Aynadakinin ne kadarı ben'im, ne kadarı oynadıklarım? Sevgiyi koydum kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.... Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen.. Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye... Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan ötesi yalan......

Hayatim da ilk önce SEVMEYİ öğrendim,çünkü sevdikçe kendimi hissettiğimi öğrendim. AFFETMENİN ne olduğunu anladım ve affetmenin aslında yeni insanlar kazandırdığını gördüm.. 

Bir gün geçmişime baktım da PİŞMANLIĞIMDAN üzülmediğimi gördüm,bunları ben yaşadım çünkü.... 

Birisini HATIRLAMANIN aslında ufak bir telefon görüşmesi kadar basit olduğunu biliyorum artık! 

Aslında BANA DEĞER VEREN İNSANLARIN çok yakınımda fakat gözlerimin hep uzaklarda olduğunu anladım.. 

Birisini kırdıktan sonra ÖZÜR DİLEMENİN aslında beni ben yaptığını anladım.  

SEN BENİM İÇİN ÖNEMLİSİN kelimesinin verilecek en büyük hediye olduğunu buldum. 

Bir yerden sonra KELİMELERİN mana ifade etmediğini biliyorum. 

Sahilde yürür ve düşünürken birinin de beni DÜŞÜNDÜĞÜ duygusu beni sevindiriyor. 

MUTLU OLMANIN aslında bir kedinin güzel bir anini yakalamak kadar basit olduğunu anladım. 

KAÇIRDIĞIM FIRSATLARIN aslında bana yeni fırsatlar yarattığını gördüm. 

Yıldızların benim için parladığını görmeyen gözlerim,gün geldi HAYATIMDAN YILDIZLARIN gömüldüğü maziyi unutması gerektiğini anladım! 

GÖZLERİN kelimelerden daha önemli olduğunu ve yalan söylemediklerini biliyorum. 

Hayatımda YANIMDA GÖRMEK istediklerimi yanımda göreceğim çünkü onların bana değer verdiklerini biliyorum. 

TELEFONUN 160 karakterine üzüntünün,mutluluğun,yıkıntının sığdığını gördüm. YASAMIN YASAMAYA DEĞER OLDUĞUNU VE İSTERSEM MUTLU OLACAĞIMI ÖĞRENDİM...

 

Digerine