Sarp ve kayalıklıdır sevginin yolları,
Ama içinize ateş düştü mü izlemekten geri durmayın,
Gerçi sözleri düşlerinizi darmadağın edebilir.
Ama sizinle konuştuğu zaman
yine de ona inanmamazlık etmeyin,
çünkü başınıza tacı oturtacak olan da,
sizi çarmıha gerecek olan da sevgidir.

Tıpkı; püsküllerin mısırı sarışları gibi
sevgi de sizi kendisine sarar.
Soyunmanız ve önünde çıplak kalmanız için sizi zorlar,
Bembeyaz kesinceye dek evirir, çevirir, acı verir canınıza.
Boyun eğdirinceye dek ezer, yoğurur sizi.

Sevgi, tüm bunları başarır,
yeter ki siz kalbinizin sırlarını öğrenin ve
bu yolla hayatın yüreğinden bir parça olun.

Ama diyelim ki, korkulara kapılmışsınız ve
sevgiden salt bir huzur ve zevk bekliyorsunuz.
O zaman bir an önce çıplaklığınızı örtün ve
sevginin zorlu düzeninden uzaklaşıp mevsimleri
olmayan bir dünyaya sığının daha iyidir.

Karşısındakine kendinden başka birşey vermez sevgi,
ve kendinden başka hiçbirşeyi geri almaz.
Çünkü sevgi kendi kendini bütünler
ve kendi kendine yeterlidir, sevginin
kendini mutlu etmekten öte hiçbir arzusu yoktur.

Ama eğer sevgiye kapılmışsanız ve
tutkularınız olsun istiyorsanız, şunları kendinize seçin;

- Tutkunuz, sevginin içinde erimek olsunn,

- Tutkunuz, aşırı duygusal davranışlarınn getireceği
acıları tanımak olsun,

- Tutkunuz, kendi sevgi anlayışınızla kendinizi vurmak olsun,
Varsın istekle ve coşkuyla aksın kanınız.

- Tutkunuz, kanatlanmış bir yürekle
sabaha gözlerinizi açıp, sevgi dolu bir güne
başlayabiliyor oluşa teşekkür etmek olsun,

- Tutkunuz, gün öğleye eriştiğinde oturuup
sevginin heyecanını düşümek olsun.

- Tutkunuz, gün akşama erdiğinde evinizee
minnet dolu bir yürekle dönebilmek olsun.

Ve yüreğinize gömdüğünüz sevgili için
iyi birşeyler dileyip yatın,
Dudaklarınızda onu yücelten bir şarkı olsun...

---------------------------------------------------------------

Bir kutu dolusu "YASAM" gonderiyorum sana, sade bir kurdeleyle  suslenmis. 

Coz   kurdeleyi ve kaldir yavasca kutunun kapagini...

Kocaman bir firca ve bin   renk   koydum kutuya. Bir cennet resmi yapip icine gir diye... 

Dusler  serpistirdim   gizlice, dus kurmayi unutma diye. 

Bir tane de elma sekeri yerlestirdim,   icindeki   cocugu yeniden tadabil diye... 

Gunesin batisini, billur suyun sesini,   kirmizi   gelinciklerin safligini,

taze ekmegin kokusunu ve bir gulumsemenin   sicakligini   sigdirdim,  

ruhlarimiz ac kalmasin diye. Kutuya biraz da sevecenlik koydum   guclu   ol diye, 

cunku acimasiz olan gucsuzdur...... Beyaz bir guvercin ucup kendi   kondu   kutuya, baris ve ozgurlugu sunmak icin... 

Bir buket sevgi, bir yudum ask  ve   yarim bir elma da ben koymadan edemedim paylasmayi hatirlayalim diye...   

Sevdiklerimize onlari sevdigimizi soylemek icin yarini beklemeyelim, hemen   simdi   yapalim bunu diye... 

Ictenligi, umudu, neseyi, bagislayiciligi, Öz güveni, acik yurekliligi unutmadim, ben'in disina cikip biz'e ulasabilelim diye... 

Son   olarak   da bir kart ilistirdim kutuya. Bak bu kartta neler yaziyor: "Bu kutunun   kapagini   her kaldirdiginda, 

yasamla ilgili yepyeni seyler kesfedeceksin. Yasamak  icin   yarini bekleme, 

al yasami kollarinin arasina ve simsiki saril. Yasamdan   yalnizca   almak yerine ona bir seyler ver. 

Kisacasi butunuyle insan ol. Unutma,  yasam   dokumasi henüz tamamlanmamış, 

olaganustu güzellikte bir duvar halısıdır ve   sana   ait olan kucucuk boşluğu yalnizca sen doldurabilirsin."

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kapattik kapilarimizi dostlarimiza

Mesafeler koyduk araya

Bir merhaba demek için, girmeleri gerekti siraya...

Bize çok ihtiyaçlari oldugu an Mesguldük,

Not biraksinlardi, sonra arardik, baska zaman...

Sinavdan en iyi notu aldiklarinda, gözlerindeki    piriltiyi göremedik,

Bir küçücük armagan veremedik.

Canlari yandiginda, bize kosamadilar nefes nefese,

Ne kadar hasrettiler bir dost sese!

Görüsürüz; ya sali,  ya çarsamba günü, diye diye kacirdik nisani, dügünü,

Paylasamadik o en çoskulu anlarini, sevecegimiz yanlarini.

Hayat denen suyun akisinda, birlikte çaglayamadik,

Ölümlerini bile geç duyduk da, vaktinde aglayamadik...

Bu hikaye hem aci, hem uzun,

Selam vermeden geçiyoruz artik yanindan komsumuzun.

Bahanelerle etrafimizi sardik

Oysa biz, biribirimiz için vardik,

Adina huzur dedik, is dedik, can cana olmaktan vazgeçtik, .. yalnizligi seçtik.

Herkes bir yalana kandi,

Ne olursa olsun sebep, aslinda KAPILAR hep,  kendi üstümüze kapandi!

---------------------------------------------------------

Neyi arıyorsan sen, O'sundur" der Mevlana.
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık.
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip,
kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine
çıkarır. Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında,
her sevda ruhumuzun bir başka yüzü. Her aşkta
kendimizi ararız, o yüzden bulduklarımız benzerimizdir.
Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve
dikkatle bakın yüzlerine, onların suretlerinden
kendi yüzünüz bakacaktır size.

Aşk denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda, binbir cam
rengarenk ışıklar saçarak
döndüğünde, her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz.
Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde
sizden bir parça. Aşklarınız hülasanızdır.
Sevdiginiz her adam, beğendiğiniz her kadın
farklı ruh hallerinizi ele verir; arada bir çevirdiniz mi
kaleydoskobu, cam paralar yer değiştirip yeni şekiller
alır; hepsi siz. Sevgilinizin gözlerindeki dolunay,
sizdeki ışığın yansımasıdır aslında;
dilindeki sizin ilhamınız, tenindeki sizin yansımanızdır.
Yoksa halâ bir sevdiğiniz, o henüz kendinizi
bulamadığınızdandır.

Aşk, narsizmdir. Sevda, çevrildikçe içinizin farklı ışıklarını yakan
eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.
Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir
gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.
Narcissusu'u bilirsiniz; Öyle heybetli ve güzelmiş ki,
bakmaya dayanazmazmış kendine. Gün boyu
ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu,
dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyredermiş
hayran hayran. Bir gün ırmak kenarında gezinirken,
sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice
bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini,
dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa,
kapılıp gitmiş suya. Yeryüzünün en güzel insanının
öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu
her bahar açan gözel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş,
Narcissus, nergis olmuş. Kıssadan hisse, benden
size tavsiye, taze bir nergis verin bugün sevgilinize.
Sonra da, nerede baharsa mevsim, rotasını oraya
çevirip içinizdeki eski baharlara koşan bir gezgin gibi
"Bahar getirdim sana" deyin.
Baharın elinizde olduğunu unutmadan.
Gözlerindeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz;
dikkat edin de hayran olup düşmeyin.
Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin


Digerine