Ana Sayfa

 

 

Tarihi Kentler Birliği Basın Merkezi

 

(Bu sayfada Basın Bültenleri ve basında Birlik hakkında çıkan bazı haberlere yer verilir, görsel malzeme bulundurulur, irtibat adresleri ve telefonlar verilir. Bunları aslında ayrı sayfalarda tutmak ve buradan link vermek gerekli…)

 

Tarihi Kentler Birliği Basın Merkezi 1

Basın Bültenleri 1

Tarih: 27.03.2001. 1

Konu: CUMHURBAŞKANI SEZER ZİYARET EDİLDİ 1

Tarih: 5 Mayıs 2001-06-17. 2

Konu: BİRLİK MECLİSİ 2. TOPLANTISI YAPILDI 2

Basında Tarihi Kentler Birliği 2

Tarih: 17 Ağustos 2000. 2

Yayın: Cumhuriyet,  Özcan Özgür 2

TARİHİ ŞEHİRLER BİRLİĞİ KURULDU.. 2

Tarih: 05.Nisan.2001 Perşembe. 3

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci 3

MUĞLA ‘ARASTA’SIYLA YAŞAYACAK... 3

Tarih: 23 Mayıs 2001. 4

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci 4

ANTAKYA ‘DAYANIŞMA’ BEKLİYOR.. 4

Tarih: 31 Mayıs 2001 Perşembe. 5

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci 5

Antalya’da tarihsel kolokyum.. 5

Belediyeler, kentsel-kültürel mirası koruma projelerini anlattılar ve sergilediler 5

 

 

 

 

 

Basın Bültenleri

 

 

Tarih: 27.03.2001

Konu: CUMHURBAŞKANI SEZER ZİYARET EDİLDİ

 


Tarihi Kentler Birliği Encümeni, Başkan Erdoğan Bilenser başkanlığında,Birlik Başkan Yardımcısı, Antalya Büyük Şehir Belediye Başkanı Sn. Dr. Bekir Kumbul, Birlik Encümen Üyeleri Edirne Belediye Başkanı Sn. Cengiz Varnatopu, Kars Belediye Başkanı Sn. Naif Alibeyoğlu, Şanlıurfa Belediye Başkanı Sn. Ahmet Bahçıvan, Talas Belediye Başkanı Sn. Orhan Say ; 27.03. 2001 tarihinde Cumhurbaşkanı’mızı ziyaret etti .ÇEKÜL Vakfı Başkanı Sn.Prof. Dr. Metin Sözen ve İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdür yardımcısı Sn. Kayhan Kavas ziyarete katıldılar. Son derece olumlu bir havada geçen ziyarette Sayın  Cumhurbaşkanı’mıza Tarihi Kentler Birliği tanıtıldı ve amaçları açıklandı. Birliğin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için destekleri istendi. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer de, Birliğin Türkiye için çok önemli adım olduğunu, çünkü, ülkemizin dünyadaki en güçlü ve önemli yönünün, tarihsel zenginliği olduğunu söyledi.

 

 

Tarih: 5 Mayıs 2001-06-17

Konu: BİRLİK MECLİSİ 2. TOPLANTISI YAPILDI

 

 

Tarihi Kentler Birliği’nin ilk Birlik Meclisi 20 Kasım 2000 tarihinde toplanmıştı. Tüzük gereği yılda iki kez toplanması ve birliğin genel stratejisini saptaması gereken meclis, 5 Mayıs 2001 tarihinde ikinci kez Bursa’da Tarihi Tayyare Kültür Merkezi’nde toplandı.

 

Birlik Başkanımız Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Erdoğan Bilenser’in açılış konuşmasıyla başlayan Birlik Meclisi Toplantısı’nda, süresi dolan Birlik Encümeni için yeni seçim yapıldı. Oy birliği ile eski üyelerin görevlerine devamları kararlaştırıldı.

 

Birlik Encümeni Başkanlığı’na, Tarihi Kentler Birliği Başkanımız Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Erdoğan Bilenser, Başkan Yardımcısı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Dr. Bekir Kumbul, Birlik üyelikleri Edirne Belediye Başkanı Sn. Cengiz Varnatopu, Kars Belediye Başkanı Sn. Naif Alibeyoğlu, Şanlıurfa Belediye Başkanı Sn. Ahmet Bahçıvan ve Talas Belediye Başkanı Sn. Orhan Say tekrar seçildiler. Saymanlığa Sn. Cavit Çalı, sekreterliğe ise Sn. Saniye Öz getirildi.

Avrupa Tarihi Kentler Birliği’ne üyelik çalışmalarının son durumu gözden geçirildi. Birliğe katılım başvurularının yoğunlaşması üzerine, Birliğe kabul edilecek belediyelerde aranacak özellikler ‘Tarihi Kentler Birliği Üyelik Kriterleri’ adı altında belirlenip kabul edildi. Yine tüzük gereği olan birlik kadrolarının ihdası ve görevlendirilmeleriyle üyelik için başvuruda bulunan; Birecik, Ağırnas, Datça, Karapınar, Odunpazarı, Tepebaşı, Söğüt, Harran, Konya, Kuşadası ve Kuyucak  Belediyelerinin Birliğe kabulü kararı alındı. 24 Mayıs’ta Antalya’da yapılacak Kolokyum için yapılan tüm çalışmalar gözden geçirildi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sn. Dr. Bekir Kumbul tarafından Birlik Meclisi’ne yapılan açıklamalar dinlendi. Sonunda Sn. Kumbul Kolokyum’a katılma çağrısı yaptı.

 

Tarihi Kentler Birliği’nin 2. Birlik Meclisi Toplantısı Mayıs 2001 Bildirgesi’yle sona erdi.

 

 

 

 

 

Basında Tarihi Kentler Birliği

 

 

Tarih: 17 Ağustos 2000

Yayın: Cumhuriyet,  Özcan Özgür

 

TARİHİ ŞEHİRLER BİRLİĞİ KURULDU

 

 

 

Avrupa Konseyi’nin 50. kuruluş yılı ve Ortak Miras Kampanyası’nın 25. yılında kurulan Avrupa Tarihi Şehirler Birliği’ne Türkiye de dahil edildi. Türkiye’nin birliğe kabul edilmesinin ardından, Bursa’da 70 belediye başkanının katıldığı toplantıda, Avrupa Tarihi Şehirler Birliği Tüzüğü kabul edilerek Türkiye Tarihi Şehirler Birliği kuruldu. İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın da onayladığı kuruluş, Avrupa Konseyi’ne bildirildi.

 

Türkiye Tarihi Şehirler Birliği’nin yürütme ve yönetim organları altı ay sonra belirlenecek. İçişleri, Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları işbirliğiyle başlatılan kuruluşun sekretaryasını Bursa Büyükşehir Belediyesi üstlendi. Belediyeler Birliği’ne benzetilen kuruluşta, ilk etapta 70 kente yer verildi. Toplantı hakkında bilgi veren Muğla Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, ‘Türkiye’nin, Avrupa Tarihi Şehirler Birliği’nde yer alması isteği önce kabul edilmemişti. Avrupa Birliği’ne adaylık sürecinin başlamasıyla birlikte yer almamız kabul edildi. Ancak ülkemizin bu birlikte yer alabilmesi için Türkiye Tarihi Şehirler Birliği’nin kurulmuş olması gerekiyordu. Bursa’da bunu gerçekleştirdik. Kuruluş İçişleri Bakanlığı’nca da onaylandı’ dedi.

 

 

 

Tarih: 05.Nisan.2001 Perşembe

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci

 

 

MUĞLA ‘ARASTA’SIYLA YAŞAYACAK...

 

Yaklaşık 7 yıldır İstanbul’da ve Anadolu’nun tarihsel kentlerinde ‘uygarlıkların izinde’ yürüyerek mesleki eğitimlerini kültür ve koruma projeleriyle zenginleştiren ‘Galata Grubu’, geçen yaz aylarındaki çalışmalarından birini de Muğla kent merkezindeki ‘Arasta’ bölgesinde gerçekleştirdi...

 

İlk buluşmalarında (1993’te) İstanbul’un ‘Galata’ semtini belgeleyerek yola çıktıkları için bu ismi kullanan ve ‘mimarlık-şehircilik öğrencilerinin Türkiye’nin birikimlerini tanıyarak ve onları sahiplenerek mimar ve plancı olmalarını’ hedefleyen Galata Grubu, bu çalışmalarını, Mimarlar Odası’nda ve İstanbul Büyükkent Şubesi’nin destek ve organizasyonuyla sürdürüyor.

 

Zamanla değişik üniversiteler tarafından ‘staj’ olarak da kabul edilmeye başlanan bu coşkulu yürüyüşte, 7 yıl içinde ‘500’e yakın’ öğrenci Anadolu’nun tarih, kültür ve doğa değerlerini ‘kucaklayarak’ yetişti, birçoğu da okullarından mezun olup ‘bu bilinç içinde’ mesleğe atıldılar...

 

Yine bu 7 yıl içinde İstanbul,Muğla,İzmit, Çanakkale, Amasya, Kayseri, Kayaköyü, Milas... gibi merkezlerde, bir kısmı uygulamaya da dönüşen ve o kentlerin belediyeleri, sivil kurumları ya da valiliklerin ev sahipliğiyle üretilen kültür ve koruma projelerinde, fikirlerini ‘özgürce’ geliştirdiler.

 

Sıra ‘kentine hizmet’te...

 

İşte bu grubun ilk üyelerinden olan Meral Oğuz, mezun olup ‘mimar’ diplomasını alınca memleketi olan Muğla’da aynı coşkuyu ‘kentine hizmete’ dönüştürmeye karar verdi.

 

Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün’ün de SİT alanında ‘kalıcı koruma projelerine’ öncelik verilmesi yönündeki programı bu kararla örtüşünce, Meral artık Galata Grubu’nun Muğla’daki ‘ev sahipliği’ görevini de bir belediye temsilcisi olarak üstleniverdi.

 

Önceki yıllarda Sabunhane Meydanı ve çevresinde başlanılan çalışmalar, belediyenin ‘kültür evi’ olarak kullanacağı ‘Şerefli Konağı’ ile ‘SİT Alanı Koruma Merkezi’ yapacağı ‘Özbekler Evi’nin restorasyonlarıyla sürdürüldü. Geçen yaz aylarında da yine belediyenin ‘Muğla kent kültürünü yaşatma’ programında çok önemli yeri bulunan ‘Arasta’ üzerinde yoğunlaşıldı...

 

Muğla’daki bu olumlu gelişmelerin yine Muğla için bir ‘şans’ denilebilecek ‘paralel çalışmaları’ ise Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ) sürdürülüyor. Yaklaşık 20 yıldır, ‘kentsel ölçekte koruma’ uygulamasına Türkiye’ye örnek olacak şekilde yön veren ‘Koruma Planı’, 1979’daki ilk SİT sınırı belirlemelerinden bu yana gelişen yeni koruma ilkeleri doğrultusunda DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden mimar ve şehirciler tarafından yeniden düzenlendi.

 

Tescilli kültür varlığı yapı sayısının 170’lerden 400’e çıktığı ve bunların oluşturduğu kentsel kimliğin yeni yapılaşmada da ‘dokusal karakter gözetilerek’ sürdürülmesi yönünde imar koşullarının ‘her parsel için ayrı ayrı’ belirlendiği bu yeni planda, ‘Arasta’ bölgesi de ayrıca ‘özel proje alanı’ olarak yer alıyor.

 

İlk çalışmalarına Doç. Dr. Ülker Seymen’in önderliğiyle başlanan, ilerleyen aşamalarının ise Prof. Dr. Tayfun Taner yönetiminde Yar. Doç. Dr. Özlem Ünal, Doç.Dr. Hülya Koç, Ar. Gör. İpek Özbek Sönmez gibi duyarlı uzmanlarla kotarılan Muğla Koruma Planı’ndaki ‘SİT’in kentsel yaşamın odağı olarak varlığını ve sosyal canlılığını sürdürmesi’ hedefi de yine Arasta projesine bu konuda en önemli sorumluluğu ve ‘misyonu’ yüklüyor...

 

Belediye’nin ve plancıların Arasta konusundaki bu ‘ortak özlemlerini’ Muğlalıların da katılımıyla bir an önce yaşama geçirmek için ise 24 Şubat 2001 Cumartesi günü düzenlenen ‘sempozyum’ unutulmaz bir tarihsel toplantı oldu.

 

Galata Grubu’nun yaz çalışmaları sergisini de gezerek bu geleneksel ticaret alanının ne denli özgün ve mutlaka yaşatılması gereken bir ‘Muğla zenginliği’ olduğunu bir kez daha gören katılımcılar ve konuşmacılar, şu ana fikirde birleştiler: ‘Muğla sadece evleriyle korunamaz. Kentin insancıl ve uygar yaşamını da kültürel dokuyla birlikte geleceğe taşımanın vazgeçilmez koşulu, Arasta’nın en canlı ve en çekici merkez olarak tarihsel katkılarının sürdürülmesidir...’

 

Şimdi Muğla’da herkes ve hepimiz, bu yaşamsal kararın altında imzası bulunan ve ‘Arasta’yı yaşatmak namus borcumuzdur’ diyen yerel ve merkezi yönetim temsilcilerinin ‘sözlerini’ tutmalarını bekliyoruz.

 

Sempozyumun görevleri...

 

Başta Vali Lütfi Yiğenoğlu, sempozyumda verdiği; ‘Proje maliyetinin yarısı özel idareden karşılanacak’ müjdesini  uygulamaya dönüştürecek.

 

Belediye Başkanı Osman Gürün, yine valinin altını çizdiği ‘diğer yarısı’ için tüm olanaklarını seferber edecek.

 

Muğla’da kentsel koruma sürecini ta 1970’lerde başlatan Erman Şahin, Muğlalılar’ın kentlerine olan sevgi duygularını projeye de taşımayı sürdürecek...

 

İçişleri Bakanlığı’ndan Kayhan Kavas, bakanlığının son dönemlerindeki ‘tarihsel mirasa yardım’ programına Arasta’yı da önerecek...

 

Galata Grubu, güzel çalışmalarını ‘Meral Ablaları’ ile birlikte sonuçlandıracaklar. DEÜ’den dostlarımız da bu çalışmalara bilimsel desteklerini sürdürecekler...

 

Sempozyumdaki konuşmalarıyla herkesi işte bu coşkuda birleştiren Metin Sözen de görevini ihmal edenlerin peşini bırakmayacak, ‘tavsatanları’ uyaracak...

 

Kutluyoruz ve ‘izliyoruz’.

 

(Yukarı)

Tarih: 23 Mayıs 2001

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci

 

ANTAKYA ‘DAYANIŞMA’ BEKLİYOR

 

Söylenceye göre İskender’in generallerinden biri olan Selevkos, bugünkü Hatay ilimizin bulunduğu yörede kurmak istediği yeni devletin ‘başkenti’ için en uygun yeri ararken, İopolis’e giderek oradaki Jüpiter Tapınağı’nda bir kurban keser...

 

O sırada gökyüzünden süzülen bir kartalın kurbandan aldığı parçayı götürüp koyduğu yerde de şimdiki Antakya’nın ilk tarihsel çekirdeği kurulur... Yani, Silpus Dağı (Habib Neccar Dağı) ile Orontes Irmağı (Asi Nehri) arasına... Kentin adının ise Selevkos’un babası olan Antiokos’un anısını yaşatmak üzere ‘Antiokheia’ (Antioche) olmasına karar verilir... Bu ad tarih boyunca hiç değişmez ve günümüzde de ‘Antakya’ olarak aynu efsaneyi 3. binyıla da taşıyor...

 

Tarihini ‘sellerle’ yaşadı...

 

Daha İ.S. 1. yüzyıldayken bile dünyanın üç büyük kenti olan İskenderiye, Roma ve Bizans’la yarışmaya başlayan, antik çağda nüfusu 500 bine ulaşmış ender kentlerden biri olan ve Roma, Bizans, Arap ve Osmanlı uygarlıklarının en görkemli anıtsal ve kültürel değerleriyle eşsiz bir mimari ve kent dokusunu ‘insanlığa armağan eden’ Antakya’nın, ismiyle birlikte değişmeyen bir tarihsel özelliği de hemen her çağda yaşadığı ‘su’ baskınları...

 

Habib Neccar Dağı’nın dik yamaçlarının eteklerinde ve Asi Nehri’nin kıyılarında oluşmuş kentin bu topoğrafik yapısı, yine Asi Nehri’nin mevsim yağışlarındaki kabarması ve aynı yamaçlardan nehre doğru adeta küçük ırmaklar oluşturarak inen sularla birlikte, sel olayını Antakya’nın ‘tarihsel yazgısı’ haline getirmiş...

 

Ne var ki Antakya, tarih içindeki zengin deneyimlerini kendine özgü kent dokusuna da yansıtması sonucunda, geleneksel yapı ve kent dokusunda bu ‘doğa olayına’ karşı da önlemler almış... ‘Selin felakete dönüşmesini engelleyecek’ çözümleri mimarlık ve şehircilik kültürüne kazandırmış...

 

Bunlar arasında ise ‘Asi Nehri yatağına yerleşmemek’ ve olabildiğince Habib Neccar’ın dik yamaçlarında ‘güvence içinde konumlanmak’ önemli olduğu gibi, bundan daha çok çarpıcı olanı, aynı yamaçlardan aşağı doğru inen ‘taş döşeli’ sokakların ve yolların ortalarına yapılmış ‘sel kanalları’...

 

Bu iki ‘kentsel gelenek’ yine tarih boyunca Antakya’yı ‘sellere göğüs gerebilen bir uygarlık merkezi’ olarak 20. yüzyıla taşımış...

 

Tarih terk edilince...

 

İşte, Antakya şimdi de 20. yüzyılın özellikle son çeyreğindeki; ‘tarihsel kazanımlara duyarsız’ ve sadece arazi rantını yükseltmeyi amaç edinmiş bir ‘spekülatif yapılaşmanın’ cezasını çekiyor... Kentin eski dokusunun bulunduğu ‘SİT’ alanındaki ‘taş döşeli’ özgün sokaklar, sözde ‘çağdaşlık’ (!) adına 1970’li ve 1980’li yıllarda tümüyle betonla kaplanınca, mesleğini ve duygularını adeta Antakya’ya adamış olan Prof. Dr. Ataman Demir şöyle haykırmıştı: ‘-Yapmayın, sadece tarihsel peyzajı bozmakla kalmıyorsunuz; yarın bu sokaklar herhangi bir aşırı yağışta sel derelerine dönüşecek, mahvolacaksınız...’

 

O yıllarda Antakyalı belediyeciler, yağmur sularını bir süzgeç gibi emip, toprak altından Asi’nin yatağına ulaştıran taş döşeli ‘uygarlık sokaklarını’ tarihin belki de en ‘ilkel’ anlayışı içinde betonladıkları gibi, ortalarındaki yine tarihten ‘miras’ olan sel kanallarını da yok ettiler...

 

Şimdi, Antakya’nın ‘çaresiz’ kalan Belediye Başkanı İris Şentürk, 7-8-9 Mayıs 2001 günlerinde yaşanan sel felaketinin hemen ertesi günü açtığım ‘geçmiş olsun’ telefonuma yanıt verirken diyor ki: ‘SİT alanı da mahvoldu... Yüzlerce yıl kendini sellerden koruyabilen kentsel doku yamaç sularıyla büyük tahribat altında. Bölgede çok acele tespit yapılmalı, hasar gören kültürel mirasın envanteri çıkarılıp güvenceye alınmalı...’

 

Mimarlar Odası hemen bölgeye giderek, selin ‘felakete dönüşme nedenlerini’ tespit etti. Mimarlar Odası Adana Şubesi’nin ve Antakya Temsilciliği’nin 11 Mayıs 2001 tarihli inceleme raporunda, doğrudan ‘nehir yatağındaki yapılaşmaya’  da özellikle dikkat çekiliyor.

 

‘Uluslar arası’ kampanya gerek...

 

Antakya, Türkiye’deki ‘tarihten ders almamakta direnen’ imar politikalarının kurbanı oldu... Şimdi yapılması gereken ise bir yandan bu politikaları ‘sorgulamak’; ama öbür yandan da Antakya’ya sadece ulusal değil, ‘uluslar arası yardım elinin’ de uzanması için hemen bir ‘dayanışma kampanyası’ başlatmaktır.

 

Kültür Bakanlığımızın eşgüdümünde ve Dışişleri Bakanlığımızın da etkin desteğiyle bir ‘dünya mirası’ olan Antakya’yı yeniden insanlığa kazandırmak için BM ve UNESCO, ICOMOS gibi kuruluşları ve bir ‘Avrupa mirası’ kavramı içinde de Avrupa Konseyi’ni, AB’yi ve diğer tüm kent ve kültür organizasyonlarını ivedi olarak bu kampanyaya ortaklığa çağırmalıyız...

 

Türkiye de tüm olanaklarını hemen seferber etmeli, Antakya gibi bir tarih ve insanlık hazinesinin ‘sahibi’ olabilmenin ulusal ve evrensel sorumluluğunu yerine getirmeli... Sözün kısası, Antakya ‘dayanışma’ bekliyor... Bu görevi de bizlere ve insanlığa ‘tarih’ yüklüyor...

 

 

 

Tarih: 31 Mayıs 2001 Perşembe

Yayın: Cumhuriyet,  Oktay Ekinci

 

Antalya’da tarihsel kolokyum

Belediyeler, kentsel-kültürel mirası koruma projelerini anlattılar ve sergilediler

 

 

‘Şanslıyız ve onurluyuz... Çünkü biz bu toprağın mirasçılarıyız... İnsana, ayrıcalıksızlığı adında yansılanan Attalos’un Attaleia’sından, Alaaddin’in Adalya’sından ya da Atatürk’ün Antalya’sından merhaba!..’

 

Yıllardır Patara’da koruma kavgası veren Prof. Dr. Fahri Işık, o gün (24 Mayıs 2001) Antalya’da toplanarak kendi kentlerindeki tarihsel mirası bundan böyle nasıl ‘birlikte’ sahipleneceklerini anlatan ‘belediyeleri’ işte bu sözlerle selamladı...

 

‘Bundan böyle’ diyorum, çünkü bu toplantı herhangi bir etkinlik değil, kuruluşu henüz bir yılı bile bulmayan Tarihi Kentler Birliği’ne üye olmuş belediyelerin; ‘kültürel mirasın korunmasında asıl görev bizdedir ve biz bunu dayanışma içinde yaşama geçirmek için artık tüm gücümüzle devredeyiz...’ mesajını verdikleri bir büyük ‘sözleşme buluşması’ gibiydi...

 

Nitekim, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan da bütün gün hiç ayrılmadan izlediği toplantının açılış konuşmasında dedi ki: ‘Tarihi ve kültürel mirası koruyan toplumlarda yurt sevgisi de kökleşir ve ülkesine karşı sorumlu yurttaşların yetişmesine temel oluşturur. Bu nedenle biz, bakanlık olarak, ülkenin değerlerinin bilincinde olan vatandaşlarla ve kurumlarla ancak çağdaş toplum olabileceğimizi bilerek bu çalışmalara ve koruma çabalarına büyük önem veriyoruz...’

 

Benzer şekilde Kültür Bakanı İstemihan Talay da aynı açılış oturumunda dedi ki: ‘ Korumadaki parasal sıkıntıları da aşmak üzereyiz ve ilk büyük maddi desteği de Tarihi Kentler Birliği’ne sağlıyoruz... Tarihi değerlerimizi koruma ve yaşatmanın sadece Kültür Bakanlığı’nın değil, herkesin ve özellikle o kent halkının görevi olduğu bilincini ülkemizde bu birlik geliştirecektir...’

 

O gün Antalya’daki ‘Cam Piramit’te yurdun değişik bölgelerinden 20’yi aşkın belediye başkanı, sırayla söz alarak, görsel sunuşlar da yaparak, kendi kentlerinin ‘tarihsel ve kültürel kimlik değerlerini’ tanıttılar, bunların korunmasına yönelik ‘belediye projelerini’ anlattılar... Her biri, ayrı ayrı siyasal partilere üyeydiler, ama ‘ortak siyasetleri’ bundan böyle ‘ulusal zenginliklerimizin yaşatılması’ hedefiydi...

 

Bu ‘partilerüstü sorumluluğun’ toplantı salonu dışına taşan bir başka görkemli gösterisi de yaklaşık 40 belediyenin aynı yöndeki çalışmalarını çizimler, fotoğraflar ve bilgi panolarıyla yansıttıkları; ‘Tarihsel ve Kültürel Mirasın Korunmasına Yönelik Yerel Projeler’ sergisiydi...

 

Darısı ‘diğer’ belediyelere...

 

Tarihi Kentler Birliği Başkanı ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser ile bu tarihsel ‘kolokyuma’ ev sahipliği yapan Birlik Başkanvekili ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Bekir Kumbul, konuşmalarında şu önemli çağrıyı da yaptılar: ‘Bu birliğe üye olmak ve tarihimizi dayanışma içinde korumak, ulusal geleceğimizin kimlik güvencesi olduğu gibi, AB’de de kişilikli ve onurlu bir ülke olarak yer almamızı sağlayacaktır...’

 

 

Tarihi Kentler Birliği’nin kuruluşunda ve gelişmesinde adeta ‘sekretarya’ görevini üstlenen ÇEKÜL ve Mimarlar Odası da aynı çağrıya şu ‘dilekleriyle’ ortak oldular: ‘Bu birlik, ulusal ve evrensel zenginliğimize sahip çıkılmasında kamu, yerel, özel ve sivil güçler dayanışmasının ürünüdür... Asıl zafer ise kentlerimizdeki tüm imar ve yatırım politikalarında artık öncelikle kimlik ve doğa değerlerinin gözetilmesiyle elde edilecektir...’

 

Evet... Tarihi Kentler Birliği, binlerce yıllık uygarlık mirasıyla 21. yüzyılı karşılayan Türkiye’nin, yeni binyılı ‘talan ve yok oluşa son vererek’ karşılayıp yine ‘uygarca’ yaşayabilmesi için çok önemli ve tarihsel bir adım... Antalya Kolokyumu, bu adımın hızla ‘devleşeceği’ ve tüm yurdu saran bir ‘kültürel duyarlılık seferberliğine’  dönüşabileceği umudumuzu daha da arttırdı...

 

 

 

 

 

            Ana Sayfa