Hasan
DALGIÇ -Öğretmen
İnsanların bir arada yaşamasının temelindeki neden, yaşamı
birbirleri için kolaylaştırmaktır. Bu basit gerçek insanlarının
çoğunun düşüncesinde bile yoktur, bazılarınca da bilinçsizce,
alışkanlık olarak uygulanır. Bu alışkanlığın bilinçli
çabalara dönüşmesi, insanı “bir topluluğun üyesi”
olmaktan kurtarır, “bir toplumun üyesi” yapar. İyi davranışı
gösteren “ahlak” da kendi çıkarı ile toplum çıkarı
arasında bir denge kurabilmektir. İnsan davranışının
temelinde bu algı yatıyorsa olumlu davranış, aksi halde
olumsuz, istenmeyen olarak adlandırılır.
İSTENMEYEN DAVRANIŞLAR
İnsan davranışlarının temelinde gereksinimleri yatar.
Gereksinimler, onları gidermeye iten dürtü yaratırlar. Dürtü
sonunda belli yönde etkinlik eğilimi olan güdüler oluşur ve
insan uygun durumlarda güdüleri yönünde davranışa geçebilir.
Davranışların istenir olup olmamasının ölçütü, davranışın
davrananın, karşısındakinin, davranışın oluştuğu ortamın
özelliklerine göre değişen şekilde, toplumun yazılı
olan-olmayan kuralları ile bireysel yargılardır. İstenen
davranışı “bana göre” olmaktan çıkaran, kurallardır.
Okulda, eğitsel çabaları engelleyen her tür davranış,
istenmeyen davranış olarak adlandırılır. Bunların olumsuz
etkileri derece derece olur. Bu açıdan istenmeyen davranışlar,
“yıkıcı olmayan”dan, “çok yıkıcı olana” uzanan
bir yelpazede sıralanırlar.
İstenmeyen davranışlardan bazılar en büyük etkisini davranışı
yapan üzerinde gösterir, ama bir kısmı bunun ötesinde öğretmeni,
sınıfın tümünü ve dersi olumsuz etkiler. Hatta bazı
olumsuz davranışlar, okula ve aileye önemli zararlar verir. Sınıftaki
istenmeyen davranışlar, sınıf düzenini ve eylemlerini
bozar, amaçlara ulaşmayı engeller, özellikle zaman kaynağının
kötü kullanımına neden olur.
Davranış yanlışlığı, yerine, zamanına, sonuçlarına göre
değişir. Amaçlanan sonuca zarar verici olmayanlar, yanlış
davranış olarak görülmeyebilir. Örneğin, dersin gelişimine
katkıda bulunuyorsa, tam yerinde ve zamanında yapılan, sırasını
beklemeden konuşma eylemi, yanlış davranış sayılmamalıdır.
Dersin son dilimi içindeki dikkatsizlikler de yanlış sayılmayabilir.
İstenmeyen davranışların bir kısmı, bozucu davranış değil,
ona yöneltici davranış olarak görülürler. Kitap-defter
gibi ders araçlarını getirmeme, eşofmanını-spor ayakkabısın
unutma, ödevini tamamlayamama, sınıf etkinliklerinden uzak
durma, bunlar arasında sayılır. Öğretmen bunları önemsiz
görüp gözardı etmemelidir. Bunlar, öğrencinin gelişimi açısından
amaçlara ulaşmayı engelleyici olduğu kadar, bir iki basamak
sonra istenmeyen diğer bozucu davranışları kolaylaştırır,
onların nedeni olurlar.
Hayalleme de istenmeyen bir davranıştır. Bazı öğrenciler sınıfta
öğretmenin gözünün içine bakarak onu dinliyor gibi görünür,
ama aklı başka yerde olur. Bu durum, öğrencinin anlamsız,
boş bakışlarından belli olabileceği gibi, öğretmenin
bilerek söylediği bazı yanlış bilgilere, sözlere tepki
verip vermemesiyle de belli olabilir. “Her bacak kendi
koyunundan asılır” sözünü söyleyen öğretmene, her şey
yolundaymış gibi boş gözlerle ve tepkisizce bakmayı sürdüren,
hayal kuruyordur. Yaratıcılıkla hayal kurma arasında ilişki
vardır, ama bunun yeri sınıf değildir, çünkü o zaman sınıftaki
etkinliklerden yararlanılmış olur.
Temizlik ve görgü kurallarına uymama, kırıcı ve küfürlü
konuşma, başka işlerle ilgilenme, başkalarını rahatsız
etme, arkadaşlarının dinlenmesini veya çalışmasını
engelleme, arkadaşlarına hatta öğretmene kaba ve saygısız
davranma, derste sık rastlanabilen istenmeyen davranışlardır.
Okula geç gelme ve nedensiz devamsızlık, kaynakların kötü
kullanımı sonucunu doğuran önemli bir istenmeyen davranıştır.
Sınavlarda hile yapmak da böyledir. Sağlığı bozucu alışkanlıklar
sigara ve ilaç kullanımı, istenmeyen davranışların önemlilerindendir.
Uyuşturucu ilaç alanların nabzı ve kan basıncı artar,
esneme, uykusuzluk, kolay heyecanlanma, tat duygusu yitimi, üşüme
ve deride soğukluk görülür, çabuk öfkelenir, kaygılı,
mutsuz ve duygusuz olurlar.
İstenmeyen davranışların farkına varmak için öğrencileri
tanımak, onlardaki günlük değişimleri görebilmek gerekir.
Bu, öğretmenin sınıfta her an öğrencileri görebilecek bir
konum seçmesine, dikkatli gözetimine, onlarla ilgilenmesine, sıralar
arasında gezinerek onlara yakın durmasına, onları
etkinliklere sık sık katmasına bağlıdır. Öğretmenler, sınıfı
bir bütün olarak görür ve bireysel özellikleri ayırt
edemezse öğrencideki günlük
değişimleri de fark edemezler.
Öğrencinin yetenekli, başarılı olup olmamasına göre
istenmeyen davranışa yönelime de değişir. Başarılı öğrenciler
dersle ve araçlarla ilgilenirken, başarısızlıklar daha çok
istenmeyen davranışlara yönelmektedir. Yetenekli öğrenciler
daha çok dersteki bölümlerin sonunda, az yetenekliler ise
ortasında, istenmeyen davranış gösterebilmektedir.
Sınıftaki etkileşim sistemi, istenmeyen davranışı etkiler.
Sözel olmayan iletişim yoluyla insanlar, birbirlerinin durumu
ve gelecekteki davranışları, beklentiler konusunda ipuçları
verirler. Bu ipuçları, karşımızdakinin davranışını
etkiler. Başkalarını anlamaya çalışma ile insan, sınıftakilerin
beklentilerini, neden hoşlanıp hoşlanmadıklarını
kestirebilir. Karşı davranış, bireyin davranışının sonuçları
hakkındaki yorumumuza bağlıdır. Örneğin öğretmen, öğrencinin
çaba yokluğu nedeniyle başarısızlığından başka
yetenek yokluğu nedeniyle başarısızlığında başka davranış
sergilemelidir.
Olmadığı için spor ayakkabısını getirmeyenle bir neden
olmadığı halde
getirmeyen aynı davranışla karşılanmamalıdır. Bu, öğrenci
davranışı için de
geçerlidir.
Öğretmen, hangi davranışın nerede nasıl yapıldığında
uygun, nerede ve nasıl
yapıldığında uygun olmadığı konusunda öğrencileri
bilgilendirmeli, bu konuda
onlara işaretler, ipuçları vermelidir. Böylece öğrenciler,
bir durumda
yapılırsa hoş karşılanabilen ama başka durumda istenmeyen
davranışların
farkına varabilmelidir. Böylece öğrenciler, bir durumda yapılırsa
hoş
karşılanabilen ama başka durumda istenmeyen davranışların
farkına
varabilmelidir. Eğer öğrenci öğretmenin hiçbir tepkide
bulunmayacağını
biliyorsa, kitap-defter getirmeme veya arkadaşını rahatsız
etme gibi
istenmeyen davranışları sürdürecektir.
İyi davranış, yalnızca karşısındakini mutlu etmek için
değil, belli bir
durumda kendini rahatsız hissetmemek için de yapılır. Okul
gezisine yiyecek
getirmeyi unutarak gelen bir arkadaşının karşısında yemeğini
yiyen öğrenci,
yiyeceğinin bir parçasını ona vermekle kendini daha iyi
hissedebilecektir.
^^Yukarı^^
İSTENMEYEN DAVRANIŞLARA KARŞI STRATEJİLER
Bir grup çocuğun, saatlerce bir arada olduğu sınıfta,
istenmeyen
davranışlarla karşılaşmaktan kaçınılamaz. İstenmeyen
davranış, çok sayıda
insana ve fazla zarar vermişse, hemen ortadan kalkmışsa, sık
yinelenmiyorsa,
doğal olarak kabul edilebilir. İstenmeyen davranışları tümüyle
ortadan
kaldırmaya çalışmak, bunlarla birlikte, istenenlerin de gösterilmesini
engelleyebilir. Öğrenciler, yanlıştan tümüyle kaçmak için
doğruyu yapmaktan
korkabilir, çekinebilir.
Sınıfta, dersi ve öğretmeni diğer arkadaşları kadar
sevmeyen öğrenciler,
onları diğer öğretmenler kadar sevmeyen öğretmenler
olabilir. Öğretmenin,
dersin, öğrencinin özelliklerindeki farklılıklar, davranışlarında
da
farklılıklara götürür. İstenmeyen davranış istenenin
bittiği noktada
başlayan yelpazede, olumsuz etkileri birbirinden farklı davranışlardan
oluşur. Bunlardan her biri için, durum ve bireylerin özellikleri
de
gözetilerek, farklı davranışları azaltmanın bir yolu,
istenenlerin
başlatılması, çoğaltılması, güçlendirilmesi olur. İstenen
davranışlar,
gelecekte de o davranışın yapılması olasılığını arttırır,
olumsuzlukları
azaltır.
İstenen davranışları çoğaltmak yoluyla istenmeyeni
azaltmak, istenmeyenlerle
uğraşmaktan daha az tepki, daha çok destek görür, ödül
yanı ağırlıklı
olduğundan, daha başarılı sonuçlara götürür. Bir araştırmada,
istenmeyen
davranışlara karşı kullanılan tekniklerin, ne öğretmen başarısının,
ne de
öğrenci davranışının etkeni olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bunun aksine
sonuç veren araştırmalar da vardır, ama istenmeyen davranışla
başa çıkma
tekniklerinde çoğu zaman öğretmenle öğrencinin gücü karşı
karşıya gelir.
Oysa istenen davranışları sergileme yoluyla istenen davranışa
ulaşmada güç
çatışması yoktur, bu nedenle başarı şansı daha yüksektir.
Bu yöntem dikkatle
kullanıldığında, öğrenci ve öğretmen güçlerinin
istenmeyen davranışa karşı birleşmesi, böylece istenen davranışın daha kolay görülmesi
mümkün olabilir.
Sınıfta öğretmen gücünün çeşitli temelleri vardır.
Bunlardan ikisi, ödül ve
ceza güçleridir. Ödül, istenen davranışın yarar getireceği
beklentisine
ilişkindir, ceza ise istenen şekilde davranmama durumunda,
olumsuz
sonuçlarla karşılaşacağı konusunda öğrencinin algısına
bağlıdır. Öğrencinin,
öğretmenin ondan bir şeyler yapmasını istemeye hakkı olduğu
konusunda
algısı, öğretmenin toplumsal-yasal gücünü oluşturur. İstendik
güç,
öğrencinin öğretmenle uyumlu olma (gözüne girmek, hoşuna
gitmek...)
isteğinden kaynaklanır. Uzmanlık gücü, öğretmenin
bilgi-becerisinin öğrenci
tarafından algılanması sonucu, öğretmene uyma isteğini götürür.
Öğretmen
bunları bilmeli, zorlayıcı gücü en az olmak üzere, hepsini
zamanında ve
yerinde kullanıp, istenen davranışları çoğaltabilmelidir.
Örneğin, bir müzik
aleti çalıyor olması, müziği seven öğrencilere; spordaki
üstünlüğü, spora
ilgi duyanlara, dersle ilgili ilginç bir becerisi, derse yönelik
öğrencilere
karşı uzmanlık gücü aracılığıyla etki sağlar.
Öğrenciyi tanıyıp, onun hangi güçlerden daha çok
etkileneceğini bilmeye
çalışarak, gerekli durumlarda o gücü ustaca kullanmak,
olumlu davranışların
artıp, istenmeyenlerin azalmasına yardım edecektir. Bir araştırmada,
davranış değiştirme teknikleri testi verilen iki yüz dört
öğretmen, en çok
kullandıkları ve etkili buldukları yedi yöntemi şöyle sıralamışlardır:
- Davranış sonucunda ödül verme,
- Davranış iyi olursa ödül de olacağını duyurma,
- Uzmanlık gücünü kullanma,
- Kendine saygı duymasını sağlama,
- Başkalarını düşünmesini sağlama,
- Öyle davranmanın görev olduğunu düşündürme,
- Kişisel sorumluluk hissettirme.
Öğrenciyi istenen davranışlar yoluyla istenmeyenden uzaklaştırma
yolları,
aşağıdaki başlıklar altında toplanmaya çalışılmıştır:
- İsteneni çağrıştırıcı davranmak.
- İstenen davranışa inandırmak.
- İstenen davranışı güçlendirmek.
- İstenen davranışı kolaylaştırmak.
İSTENENİ
ÇAĞRIŞTIRICI DAVRANMAK
Öğrenciyi istenen davranışlara yöneltmenin bir yolu, öğretmenin
örnek,
anlayışlı, destekleyici davranmasıdır. İstenmeyen değil,
istenen davranış
gündemde tutulmalı, öğretmen bunun modeli olmalıdır.
Tutarlı biçimde, iyi
niyetle, kendine ve başkalarına. saygılı, sorumlu bir genç
olarak davranılan
insanlar, olumlu davranışları daha çok gösterirler. Güvendiğinizi
belli
ederseniz, güvenilir davranış bulursunuz; “günaydın”
derseniz, o da
başkalarına ve size der; kasıtlı bir kötü davranışı iyi
niyetle
karşılarsanız, yinelenmeyebilir. (Örneğin, öğretmen
arkasını dönünce
öfkeyle kalemini yere atan çocuğa, dönüp kalemi verir ve
“kalemini uygun
yere koymazsan, işte böyle kolun çarpınca düşer. Şuraya
koyarsan daha iyi
edersin” diyebilirsiniz. Size ve başkalarına saygılı
davranmasını
istiyorsanız, siz de ona saygılı davranmalısınız.
İletişimde kullanılan dil, öğrencinin kullanması istenen,
olumluyu
çağrıştıran olmalıdır. Yaramaz, haylaz gibi olumsuz sıfatları
zamanla
öğrenci kendine mal ederek öyle olmaktan sıkıntı duymama,
öyle olma eğilimi
duyar.
Yanlış davranışı, istenen davranış isimleriyle adlandırıp,
iyi sıfatlar
yardımıyla nitelemek, bunların hatırda kalmasına yardımcı
olur. “Sersem,
berbat, ne kötüsün, çocuk değilsin, terbiyesiz” sözleri
yerine, yanlış
davranış betimlenip, etkisinin belirlenmesi gerekir. “Az önceki
davranışın
olmasaydı; Ayşe’nin söylediklerini anlayabilirdik, bunu
çöp kutusuna atarsak
sınıfı kirletmemiş oluruz, ödevlerimizi yaparsak
bildiklerimizi gerektiğinde
uygulamamız kolaylaşır gibi” olumlu sözler, olumlu davranışı
çağrıştırır,
Olumsuz sözlerle etkilenmek, çocuğun “nasıl olsa böyleyim”,
diye düşünüp
eyleminde haklı olduğu yargısına varması sonucunu doğurabilir.
Olumsuz
etiketlenmek yanında, olumlusu da sakıncalı olabilir. Başka
çocuklar
alınabilir, kıskanabilir, moralleri bozulabilir. Birini iyi
nitelemek,
öbürlerinin iyi olmadığı sonucuna götürebilir. Öğrenci
değil davranışı
nitelenmelidir. “Sen kötüsün” yerine, “bu davranışın,
şunun için yararlı
değil” denmelidir. Kötü davranışta sorun öğrenci değil
davranış olmalıdır,
aksi halde, sorun olarak kendini gören öğrenci, kendinden
uzaklaşmadıkça
sorundan uzaklaşamaz.
İSTENEN DAVRANIŞA İNANDIRMAK
İnsanları kandırmak kolay, inandırmak güçtür. İnandırmak
için, uzun süreli,
sabırlı, örneklemeli, somut durumlar, yaratıcı çabalar
gerekir. Bunun için
kullanılacak çeşitli yollar vardır. Bunlardan biri, istenen
davranışın
yararlarını belirtmek, istenen, zevk veren sonuçlarını göstermektedir.
Hoşuna gideceğini, mutlu edeceğini, bir sıkıntıdan
kurtaracağını, ödül
getireceğini göstererek inandırma sağlanabilir. Başkalarından
sağlanacak
yararlar da gösterilebilir: Başkaları sana saygı gösterecek,
seni değerli
bulacak, senden hoşlanacak şeklindeki yararlar, istenen davranışın
somut
sonuçları olarak örneklerine inanma sağlayabilir: Grup çalışmasında
payına
düşen işi yaptığın zaman, arkadaşların, işlerini
kolaylaştırdığın için
senden hoşlanacaklar; sırada çalışırken arkadaşının
koluna dokunduğun zaman
özür dilersen, kendisine değer verdiğini gören arkadaşın
da sana değer
verecektir...
Olumlu örnekler inanmayı kolaylaştırabilir: Ben hep böyle
yaparım, böyle
yaptığımda insanlar benden hoşlanıyor, senin beğendiğin
insanlar da böyle
davranıyor, şeklindeki örneklemeler, inandırıcılığı sağlayabilir.
Öğütleme
de buna benzer bir yöntemdir: Deneyimlerime göre böyle yapmak
iyidir, böyle
yapılması gerektiğini biliyorum, ben böyle yaptım iyi sonuç
aldım sen de
alabilirsin demek, davranışa yöneltebilir.
Davranışın yasallığını belirtme, yapılmasını kolaylaştırabilir:
Kural böyle,
bana böyle söylendi, böyle yapmamız gerek gibi. Başka seçenek
yok, ben öyle
yapmanı söylüyorum, yöneticilerimiz öyle istiyor şeklinde
yönetsel
beklentileri belirtmek de yasallığa ilişkin yönelim sağlayıcı
işlev yapar.
Başkalarınca da böyle davranıldığının örneklenmesi,
uyumlu davranma isteğini
artırır: Uygar herkes burnunu mendille siliyor, arkadaşların
ödevlerini
yapıyor, toplum çevremizi temiz tutmamızı bekliyor benzeri sözler,
istenen
davranışa yönelik olarak çeşitlendirilebilir. Sorumlu olduğu
belirtilerek de
yönelim sağlanabilir: O senin sorumluluğun, öyle yapman
gerek, başka işlerin
olması senin onu yapmana bağlı, ellerini sen yıkamazsan kim
yıkayacak yönlü
söyler, sorumluluk duygusunu eyleme geçirebilir.
Suçluluk duygusu uyandırılarak uygun davranışa alıştırılabilir:
Böyle
yapmazsak başkaları incinebilir, ödevlerim yapmazsak ailemiz
mutsuz
olabilir, başkaları zarar görebilir. Suçluluk duygusu, özsaygısına
zarar
vermeye yöneltilebilir: Böyle yapmazsan kendin hakkında iyi
şeyler
düşünemezsin, sen şöyle davranabilmelisin, bu davranışı
çok iyi
becerebilirsin sözleri, uygun örneklerle ilişkilendirilebilir.
Aksi davranışların zarar ve ceza getireceğinin belirlenmesi
de uygun
davranışa götürücü olabilir: Böyle yapmazsan zararlı çıkarsın,
mutsuz
olursun, ceza alırsın, hoşuna gitmeyecek sonuçlarla karşılaşırsın,
takıma
giremezsen, geziye gidemezsin, incinirsin demek, ödüllerden
yararlanamayacağını söylemek, aksi davranışın kişisel
ilişkiyi bozacağını
belirtmek yolları kullanılabilir: Böyle yaparsan sana olan
saygım
azalabilir, seninle ilişkimiz zarar görür...
İstediğini belirtmek de bir yoldur: Böyle yapmanı istiyorum,
senden bunu
bekliyorum, ben böyle yapmanı yeğlerim demek, istendik gücün
devreye
sokulması olur. Davranışın kişisel ilişkiye olumlu etki
yapacağının
belirtilmesi de bu yöntemle ilgilidir: Böyle yaparsan senden
daha hoşnut
olacağım, sana saygım artacak, seni takdir edeceğim, senin
hakkında daha
olumlu düşüneceğim...
Davranışın, gruba ve başka insanlara karşı görevi olduğunu
söyleyerek
inandırma da bir yöntemdir. Grubun böyle davranmama ihtiyacı
var, grup senin
böyle davranmana bağlı, böyle yaparsan, başkalarına şöyle
yardımcı olursun,
böyle yapman başkalarını mutlu eder, yararlandırır şeklinde,
toplumsal gücün
kullanımı, istenen davranışa yöneltebilir. Davranışı için,
sorumluluk
duymasının sağlanması, istenen davranışı hem pekiştirir,
hem sürekli hale
getirir. [Diğer
Sayfaya Geç]
|