Ana Sayfa | İletişim | Haber Listesi | Standart Karakterler | Eski Sayılar | Künye | Okur Profili | Reklam Tarifesi  
Radikal-online... Yorum SON
DAKİKA!
EKLERİMİZ : Sanal Alem | Radikal2 | Cumartesi

İnsan
Yaşam
Türkiye
Politika
Yorum
Dış Haberler
Ekonomi
Borsa/Finans
Spor
Kültür/Sanat
Arka Sayfa
Yazarlar
Haber Listesi
Hava Durumu
Son Dakika


Abone Listesi
Gazetemiz hakkındaki gelişmeleri posta kutunuzda bulmak ister misiniz? Aşağıya e-posta adresinizi yazmanız yeterli.

Listeden çıkmak için


23 Temmuz 2000

Cezaları yargı verir

Mahkûm sağlığını korumak ve topluma yeniden katılımı için gerekli olanağı sağlamak devletin görevidir. Güvenlik nedeniyle önerilen hücreler, yargı kararı olmadan ikinci ceza anlamına gelir
Haber ResmiHACI ALİ ÖZHAN
Adalet Bakanı Sn. Türk; devletin cezaevlerine hâkim olmadığı ve koğuş sistemiyle mahkûmların bir arada eğitim yaptıkları vs. gerekçeleriyle çözümün -F- tipi cezaevi olduğunda ısrar ediyor. Kamuoyunu ikna edebilmek içinde, her mahkûma bir oda vermek gibi çağdaş cezaevi modelini anlatmaya çalışıyor.
Sorunun bizzat öznesi olan mahkûmlarsa; koğuş sisteminden yakınmalarına karşı önerilen 'oda'ların birer 'hücre' olduğunu, yönetimin keyfi uygulamalarıyla hücrelerin birer işkencehane olacağını ileri sürmektedirler.
Her zaman her kesimin yakınma konusu olan cezaevlerinin nasıl olması gerektiği tartışmaları bilimsel kriterlerden uzak yapılmaktadır. Devlet konuya yalnızca güvenlik açısından yaklaşarak; bazı cezaevlerindeki olayları da örnek göstermektedir.

Oda mı, hücre mi?
Konu 'oda mı', 'hücre mi' tartışmasında kilitlenmektedir. Bakanlık 10 metrekarelik odaların her ihtiyacı karşılayacak şekilde lüks olarak yapıldığını belirterek bu odalara 'hücre' denemeyeceğini ileri sürmektedir. Bir kere hücre kavramı metkekare hesabı yapılabilecek bir konu değildir. Odalar 100 (yüz) metrekare olsa dahi bir mahkûmun geceli gündüzlü, her türlü insan ilişkisi önlenerek yalnız olarak bir odaya kapatılması 'hücre' demektir. Odanın eşyaları, malzemelerinin lüks ve pahalı olması o odayı hücre olmaktan çıkarmaz. Hücre, mahkûmun disiplinsizlik yapması halinde verilecek en
ağır ceza şeklidir. Bu ceza her defasında 15 günü geçemez şeklinde tüzük hükmü vardır. Dolayısıyla cezaevi 'hücre evi' değildir. Hapis cezasının hücrede çekilmesi, ikinci bir cezalandırma anlamına gelmektedir.
Bu mahkûmun yalnızca 'özgürlüğü' sınırlanmıştır. Bu nedenle de özgürlüğü bağlayıcı cezaların yerine getirildiği yer olan cezaevine konulmuştur. Ceza yalnızca bir cezaevinde bulunmaktan ibarettir. Bunun dışındaki kişisel hakları sınırlanmamıştır. Mahkûm cezaevinde bulunmanın dışında diğer bütün haklarını kullanabilmelidir. Dışarıyla
ilişkisinde arkadaşları dahil ziyaretçi kabul edebilmeli, ailesi ve akrabasıyla her zaman görüşebilmeli, kendisini ziyarete gelen herkesle görüşebilmelidir. Dışarıyla telefon görüşmesi yapabilmesi, mektuplaşması, faks ve bilgisayar gibi teknik imkânlardan idarenin bilgisi altında faydalanabilmelidir. İstediği gazete, dergi ve kitabı satın alabilmeli televizyon, radyo izleyebilmelidir. Yine okul okumak, eğitim ve kurs alabilme örneğin yabancı dil, bilgisayar vs. imkânı verilmelidir. Keza, spor amaçlı salon ve teknik imkânların sağlanması, sanatsal etkinliklerde bulunabilme imkanı ve ortamı verilmelidir. Bir meslek edinme, bir işte çalışma imkânının verilmeside idarenin görevleri arasındadır. Ayrıca mahkûmların dinsel, ruhsal ve manevi yaşamları için gerekirse bir arada toplanmaları için ortak mekânlar hazırlanmalıdır. Özellikle belirtmek isterim ki, bir mahkûmun evli ise eşi ile görüşmesi, cinsel yaşamı dahil aile birliğinin gerektirdiği ilişkilerin kurulmasına imkân verilmelidir. Kocanın cezalandırılması, karısıyla cinsel ilişki kurmasına engel görülemez.
Yukarıdaki önerilerin iyi niyetli olmak şeklinde yorumlanacağını tahmin ediyorum. Ancak çağdaş bir cezaevinin gerekleri bunlardır. Cezalandırmada amaç, 'ıslah' etmekse, bu böyle olabilir. Bu önerilerin mahkûma açımayla da ilgisi yoktur. Kuşkusuz suçlu cezasını çekecektir, ancak suçluda bir insandır ve cezasını çektikten sonra topluma geri dönecektir. Mahkûmun tekrar topluma döndüğünde suç işlemesini istemiyorsak, toplum olarak önleyici duyarlılıklar gösterilmelidir.
Mahkûmun sağlığını korumak devletin asli görevidir. Oda denilerek hücrelere konulan bir mahkûmun ruh sağlığı, kişiliği hatta insanlığı doğrudan tehdit altında kalacaktır. Devlet koruması gereken sağlığı, bozucu ve zedeleyici olmamalıdır. Mahkûmların cezaevi kurallarına uymalarını sağlamanın yolu, bir başka hak ihlali yaparak
olamaz. Koğuş sisteminden devlet de, mahkûmlarda ve herkes yakınıyorsa bu sorunu çözmenin yolu mahkûmların istediklerinin de yerine getirilmesinden geçer. Hiçbir sorun tek taraflı çözülemez. Devlet ve Adalet Bakanı, mahkumlarla bu diyaloğu kurabilmelidir. Dayatmacı çözümler, sorunu çözmekten öteye daha da büyütecektir.
Avukat Hacı Ali Özhan: Ankara Barosu Avukatı


ERROR!!
Yukarı Yukarı Çık Geri Geri Dön Geri Bu kategorinin haber listesi
[an error occurred while processing this directive]
[an error occurred while processing this directive]
ERROR!!
Reklam Tarifesi
Advertisement Rates

Radikal-online... RADİKAL-Online sitesi içerisinde yeralan tüm metin, resim ve diğer içeriğin hakları SİMGE Yayıncılık A.Ş'ye aittir. Hiçbir şekilde basılı veya herhangi diğer bir elektronik ortamda (CD, Internet vs.) izinsiz kullanılamaz. Sitemiz içerisindeki tüm sayfalar, tüm tarayıcı ve çözünürlük altında sorunsuz olarak görüntülenebilir.
Ana Sayfa | İletişim | Haber Listesi | Standart Karakterler | Eski Sayılar | Künye | Okur Profili | Reklam Tarifesi