Sayfa
1
2 3
AYURVEDA'YA  İLK   ADIM
Aşağıdaki konu başlıklarından ilginizi çeken konulara tıklayarak bulundukları sayfaya gidebilirsiniz. .
KONULAR
                                                                                                                     
Ayurveda’ya ilk adım .                                                                    Sayfa 1
Ayurveda nedir?
Doğal tedavi nedir?
Ayurveda nın tedavi etmediği hastalıklar
Ayurveda dan özellikle yarar gördüğü gözlemlenen rahatsızlıklar
Kozmosla uyum içinde beslenmek.

Beslenmenin derin boyutu                                                              Sayfa 2
En iyi ilaçlar, bedenimizin ihtiyacına uygun olarak alınan gıdalardır
Sağlıklı beslenmenin 9 altın kuralı
Doğal  Rasayanalar.
-Süt:
-Yoğurt:
-Ghee:
-Zeytinyağı:
-Bal:
-Pirinç:
-Hurma ve Hurma kürü:
-Badem:
-Nöbet şekeri ve esmer şeker:
Ayurveda’nın bitkilere, baharatlara ve doğal maddelere farklı bakış açısı.

Önemli baharatlar                                                                             Sayfa 3
-
Zencefil:
-Zerdeçal:
-Kimyon:
-Kakule:
-Safran:
-Fesleğen:
-Karanfil:
-Tarçın:
-Susam:
-Karabiber:
-Nane:
-Asedofoidia:
-Aloe vera:
-Muskat:
-Adaçayı:
-Kişniş:
Ülkemizdeki bazı Ayurvedik bitkiler
Lavanta:
Kuşburnu:
Isırgan:
Kekik:
Melissa
** Zencefil kürü
Bitkiler ve faydaları;.
Denenmiş kullanıma hazır ürünler

AYURVEDA

Ayurveda, Hindistan’da doğmuş ve şimdi Batı’da da popülerlik kazanan bir tıp sistemine verilen isimdir.  Kelime anlamı olarak Ayur:Yaşam, Veda: bilgi demektir. Sanskritçedir ve  ‘’Yaşam Bilimi’’ veya ‘’Yaşam Bilgisi’’ anlamına gelir. Sağlıklı ve uzun yaşam yaşamın sırlarını veren Ayurveda, günümüze ulaşmış en eski, mükemmel ve bütünsel bir tıp sistemidir. Prensipleri evrensel ve her zaman geçerlidir, Doğal tıp bilgisinin kaynağı olarak nesilden nesile aktarılmıştır. Ayurveda, sadece Asya kıtasındaki tıbbı etkilemekle kalmamış, eski Mısır ve Yunan tıbbının da temelini oluşturmuştur.
Ayurveda da hastalıktan korunmaya büyük önem verilir, ama hastalık ortaya çıktığında da terapistler özellikle bitki özlü ilaçlar  ve mineral takviyesine dayanan çok çeşitli tedavi yöntemleri ve teknikleri uygularlar.
Ayurvedik yaklaşım kanser tedavinde de kullanılmaktadır. Bu sistem birçok Batılı doktorun saygısını kazanmıştır ve bunların bir kısmı klasik tıb ilaçlarının yanısıra, ayurvedik ilaçları da hastalarına vermeye başlamışlardır.
Binlerce yıl öncesinden gelen bu bilgi, o zaman sınıfsal hiyerarşi nedeniyle sadece krallara, racalara ve asillere uygulanmış, Ayurveda hekimleri tarafından da nesilden nesile, kendi ailelerinde saklı tutulmuştur.

Dünyanın küreselleşmesi ve iletişim çağının başlamasıyla birlikte bu bilgiyi sadece bazı ailelerde saklı tutma görüşü de sona ermiştir. Bilgi, ilk defa 1986 yılında açılan bir kursla Batılı hekimlere verilmiş, 1989 ve 1990 yıllarında Amerikada, 1990-91 yıllarında da Avrupa’da popularite kazanmaya başlamıştır. Birçok Batı ülkesinde, ileri tıp merkezlerinde bu konuyla ilgili ilaçlar ve tedavi yöntemleri, tıbbi araştırmalara tabi tutulmuştur.
Ayurveda; araştırmaların olumlu sonuçlanması, kişilerin kendilerini bu yöntemle daha iyi hissetmeleri, ucuz , ucuz , basit, evde uygulanabilir, doğal ve yan etkisiz oluşu nedeniyle giderek yaygınlaşmıştır. Son yıllarda batı tıbbı süper ihtisaslaşmaya giderek,  insanı ayrıntıda, yüzeysel ve dar kesimlerde ele almıştır. Bu da tıbbi bütünsellik ve derinlikte uzaklaştırmış, öte yandan insanları yorucu, zahmetli ve pahalı teşhis  ve tedavi yöntemlerine maruz bırakmıştır. Ayrıca tedavilerde de ilaçların gittikçe kimyasallaşması ciddi yan etkilere yol açmaktadır. Bu ilaçların tek başına kullanıldıkları zaman bile pek çok yan etkisi söz konusuyken, birkaçının birlikte kullanılması durumunda ise yan etkileri çok daha ürkütücü ve yıpratıcı boyutlara ulaşabilmektedir.  Batı toplumundaki sigorta şirketleri bile, sadece ilaç ve pahalı teşhis yöntemlerine dayalı, kökten tedavi edemeyen bu tıp sisteminin maddi yükünü karşılamakta zorlanmaktadır.
Ayurveda tıbbı, Batı tıbbıyla (ortodoks tıp la) birlikte uygulanabilir ve onun yan etkilerini azaltıp iyileşme sürecine destek olabilir.  Ayurveda, insanı, doku, organ, akciğer vb gibi tek yönlü değil, tüm organlarıyla ve dokularıyla, fiziksel bedeniyle, ruhsal yapısıyla, bilinç düzeyiyle, hatta yaşadığı ortamla ve makrokozmosla bir bütün olarak ele alır. Çünkü evrendeki her şeyi, bir bütünün parçası olarak kabul eder.
Tedavide hastanın iyiliği için hangi yöntem daha faydalıysa, öncelikle o yöntem kullanılır. Ayurveda tedavileri, zaman içerisinde etkilerini gösteren, ancak, derin ve temelden iyileşme sağlayan yöntemlerdir. Hastanın o anki şikayetlerini gidermek yerine, hastalanmasına yol açan nedenleri, risk faktörlerini düzeltmeye çalışır. Yanlış yaşam tarzını  değiştirmeyi önerir, kişinin kendi beden tipini ve özelliklerini kişiye tanıtır. Adeta kendi bedeninin kullanma talimatını öğretir. Ayurvedik yöntemler, hastalıkların ortaya çıkmadan belirlenip önlenmesiyle, hastalığa gelmeden ‘dur ‘diyebilir.
Ayurveda iyi ve bilinçli uygulandığında, modern hayatı kolaylaştırır, hem de insanı yıpranmadan korur. Kendimizi koruyamazsak modern hayat gerçekten çok yıpratıcı. Günlük hayatın zorlukları içerisinde abartmadan, Ayurvedik ilkelere aşırı derecede uyma stresine girmeden, yapılan temel hataları düzeltmek bile hayatımızı daha uzun, mutlu ve az hastalıklı kılabilir.

Bakın Dr Sayın Ender Saraç, AYURVEDA adlı yapıtının  ön sözünde ne diyor:
‘ Eğitimi mi aldığım tıp fakültesi hastanesi, en gelişmiş tıp sistemlerini uygulamasına rağmen, gelen birçok hasta, yüzeysel bir tedavi görüp taburcu oluyor, fakat bir süre sonra ayni veya benzer  şikayetlerle tekrar hastaneye dönüyordu. Örneğin , gastroentroloji bölümüne yatan bir hasta taburcu olup, bir süre sonra başka şikayetlerle ürolojiye yatıyor veya başka bir kadın hasta da oradan çıkıp jinekoloji bölümüne yatabiliyordu.
Modern hayatın ve tıbbın insanlara sanıldığı kadar mutluluk ve sağlık getirmediğini giderek fark ediyordum. Uyguladığımız klasik tedavi yöntemlerinin ötesinde, daha derinde, birşeylerin yattığı inancı, beni hep bir arayış duygusu içerisinde tutuyordu. Bir gün, yine ayni duygularla hastaneden ayrılırken bir akrabanın evine uğradım. O sırada evde bulunan bazı kişilerin telaşla İstanbul’a gitme hazırlığı içinde olduklarını gördüm.
İstanbul’a uğrayacak olan Hintli Ayurveda hekimlerinin muayene ve tedavi yöntemlerini öğrenmeye gideceklerini, bu fırsatı kaçırmamaları gerektiğini söylediler. Bu kişiler kronikleşmiş düzeyde hastaydılar ve pek çoğuna , Batı tıbbının tedavi yöntemleri uygulanmış, fakat iyileşememişlerdi. O zamanki tıp bilgim, sadece Ortodoks tıpla ve bu anlayışı temel alan kitaplarla sınırlı olduğu için başka türlü yorumlara kapalıydım. Hindistan’dan hekimler gelecek, bitkilerle tedavi edecekler ve bu hastalar iyileşeckti!
Bu hekimlerden, farklı olarak ne öğreneceklerdi ki! Şöyle bir düşündüm ve anlamsız geldi. Fakat sonradan, bu hastaları yakından izleme fırsatım oldu; çok şaşırtıcı bir şekilde, iyileşme yolunda önemli adımlar attıklarını gördüm. Ortada bir gerçek vardı, nasıl olduğunu bilmiyordum, ama bu insanlar, iyileşiyorlardı. Düşündüm; bir hekimin en büyük amacı, hastalarının acılarını dindirmek ve iyileşmelerini sağlamak sağlamaktı. Tutucu olmamalıydım. Tedaviyi, başka yöntemlerle de, yan etkisiz ve daha derinden yapabiliyorlarsa, bunu bende öğrenmeliydim. Ve zamanla tüm tedavi yöntemlerinin tıp fakültesi kütüphanesindeki kitaplarla sınırlı olmadığını anladım..
Günümüzde artık, özellikle  Batı toplumlarında yaşayan pek çok insan, doğadan kopuk yaşamanın ve doğaya zarar vermenin, kendisine hastalık gibi pek çok olumsuzluk olarak döneceğinin bilincine varmıştır. Bu nedenle tekrar doğaya yöneliş gündeme gelmiştir. Doğal olarak bu yöneliş tıbba da yansıdı. Özellikle Uzakdoğu’nun felsefi yaklaşımları ve buna bağlı tıp sistemleri, artan bir şekilde ilgi görmeye başladı.
İnsanın doğaya dönmeye başlamasıyla beraber, Ayurveda, akupunktur, homeopati, çiatsu, firoterapi, bioenerji, yoga, aromaterapi, refleksoloji, kraniyosakal tedavi ve polarity (enerji) tedavi yöntemleri de giderek yaygınlaşmaktadır. Geleneksel Çin tıbbı ve akupunktur’un bilimselliği artık kabul edildiği gibi, Ayurveda’nında bilimselliği kabul edilmektedir.
İnsanlar, doğa ve evrenle ilgili bazı gerçekleri kavramaya başladıkça, Ayurveda geleceğin tıbbını oluşturacaktır.

Doğal tedavi nedir?
Bütün doğal tedavilerin, tıpkı bilimsel  tıpta olduğu gibi, tek bir ortak fikir veya, ilke üzerine inşa edilip edilmediği (terapistlerin kendi aralarında bile) tartışma konusudur. Farklı görüşler olmasına rağmen doğal terapi uzmanlarının genel olarak paylaştığı ilkeler ve bakış açıları vardır. Bunlar şöyle özetlenebilir:
- Bedenin kendini iyileştirme ve düzenleme konusunda doğal bir becerisi vardır.
- İnsan vücudu, çeşitli parçaların tesadüfi bir toplamı değil; tam, yekpare bir bütündür. ‘’Holistik tıp‘’ terimi bu kavram üzerine inşa edilmiştir; aklın, duyguların veya ruhun da beden sağlığı kadar önemli olduğunu savunur ve hastayı bir bütün olarak ele alır.
-  Çevresel ve toplumsal koşullar insan sağlığı üzerinde etkilidir.
- Sorunun ana sebebini veya, sebeplerini ele almak, mevcut sıkıntıları ortadan kaldırmaktan daha önemlidir.
- İnsanlar eşsiz varlıklardır; bir insana uygulanan bir tedavi bir başkasına ayni şekilde uygulanamaz.
- Hastaya kendi gücünü ve değerini kavratmak önemlidir; böylece, sağlığı konusunda asıl sorumluluğu üzerine alır ve iyileşme sürecine kendisi de aktif olarak katılır.
- Evrende doğal bir iyileşme gücü vardır. Batı da bu, Latince söylenişiyle vis medicatrix naturae(doğanın iyileştirme gücü veya ‘ hayati güç  ’), Çin de qi veya chi, Japonyada ki, Hindistan da prana diye bilinir. Herkez bu iyileştirme gücünü kaynak olarak kullanabilir; terapistler bu gücü hastada faal hale getirmeyi veya bunu içlerinde faal hale getirmeleri için hastalarına yardımcı olmayı hedeflerler.

Ayurveda’ya göre insan yapısı zihni ve bedeniyle bir bütündür. Zihnin, bedeni: bedenin, zihni karşılıklı etkilemesi söz konusudur. Örneğin çok hastalıklı bir bedende berrak bir zihnin var olması zordur. Bir otomobili düşünün, sürücü ne kadar iyi olursa olsun otomobil kötüyse, bir anlamı olamaz. Tersini de düşünecek olursak, hayatında sadece at arabası kullanmış bir kişiye, son model bir otomobil verin, bu otomobille hiçbir şey yapamaz. Zihin-beden ilişkisi buna benzer. Zihin ne kadar üst düzey de olursa, ne kadar iyi bir bilgiyle yüklenmiş ve streslerden arındırılmış olursa, bedenin sağlığı için, gerekli düzenlemeyi o kadar iyi yapar.
’’
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur’’ özdeyişi ne kadar doğruysa, “ Sağlam vücut sağlam kafada bulunur “ deyişi de o kadar geçerlidir.
Zihni berraklaştırmak ve streslerden arındırmak için pek çok teknik vardır. Etkili ve uygulaması basit olduğu için
TM (transandantal meditasyon) herkeze önerilebilir.

Ayurveda’nın tedavi etmediği hastalıklar

Ayurveda’nın ilk zamanlarında, her hastalık Ayurveda’yla tedavi ediliyormuş. Ayurveda’nın kendine göre cerrahi yöntemleri de varmış. Fakat günümüzde batı teknolojisi o kadar ilerlemiş durumdadır  ki, Ayurveda’nın cerrahi yöntemleri kullanılmıyor. Günümüzün Batılı bilim adamları Ayurveda cerrahi yöntemlerini incelediklerinde o zamanın koşullarına göre oldukça ileri bir yaklaşım  sergilediğini söylemektedirler.

Ayurveda’nın esas amacı insanları cerrahiye götürmeden sağlığını korumaktır.

Bir safra yada böbrek taşı, baypas, apse ve benzeri cerrahi bozukluklar, yanlış yaşam, hatalı beslenme ve stres gibi durumların sonucunda gelinen bir noktadır. Yani cerrahi hastalıklar aslında doğru bilgiyle bu aşamaya gelmeden önlenebilir. Ayurveda koruyucu bir hekimlik sistemi olduğu için düzgün bir şekilde uygulandığı zaman hastalıklar cerrahi aşamaya gelmeden tedavi edilebilecek, zaman içerisinde, gereksiz cerrahi de önlenmiş olacaktır.
Günümüz  koşullarında  Ayurveda’nın  kullanılmasının tavsiye edilmediği bir diğer durum da, gelişmiş teknoloji gerektiren göz hastalıklarıdır. Bazı durumlarda, alerjik rahatsızlıklarında, göz kaslarının kuvvetlenmesinde, göz yorgunluğunda, gözün metabolizmasının zayıfladığı tüm durumlarda (Bu konuda göz-yogo haraketleride vardır) Ayurveda önerileri uygulanabilir. Bir miyop, hipermetrop veya glokom Ayurveda’yla tedavi edilmemelidir. Bunun dışında kalan cerrahi ve ileri teknoloji gerektirmeyen bütün kronik dahili hastalıklar için Ayurveda büyük bir rahatlıkla kullanılabilir.

Ayurveda dan özellikle yarar gördüğü gözlemlenen rahatsızlıklar şunlar:
( Sn  Dr Ender saraç’ın gözlemleridir.)
Solunum sistemi rahatsızlıkları:
Bronşit, astım, nefes darlıkları öksürük.
Sindirim sistemi rahatsızlıkları:
Hazımsızlık, kabızlık, gaz, kolit, ülser, gastrit, karaciğerin tüm rahatsızlıkları, karaciğer yetmezliği, hepatit.
Psikomatik rahatsızlıklar:
Uykusuzluk, çarpıntı, kolit, iştah düzensizlikleri.
Bazı psikiyatrik bozukluklar:
Sinirlilik, endişe, evham, korku gibi durumlar, fobiler ve depresyon
Cilt rahatsızlıkları:
Sedef, egzama, cilt düzensizlikleri, alerjik cilt rahatsızlıkları, akne, cildin estetik ve kozmetik güzelliği.
İmmün (bağışıklık) sistemin yetersizlikleri:
Tüberküloz, AİDS, kanserin çok erken dönemleri, müzminleşmiş enfeksiyon hastalıkları.
Kan ve lenf hastalıkları:
Kansızlık, lösemi, entoksikasyonlar, ödemler, lenf drenajı.
Sinir sistemi hastalıkları:
Multpl skleroz, nevraljiler, sinir zayıflıkları.
Hormonal bozukluklar:
Guatr, adet düzensizlikleri, kıllanma, meme hastalıkları, iktidarsızlık, menepoz, gecikmiş puberte, cinsel rahatsızlıklar, genelde endokrin bozuklukları.
Strese bağlı hastalıklar:
Yorgunluk, ağrılar, uykusuzluk, migren, iştah düzensizlikleri, cinsel bozukluklar, depresyon, her türlü psikomatik rahatsızlıklar.
Kalp ve damar hastalıkları:
Kroner iskemi, arteriyoskleroz, taşikardi ve ritm bozuklukları, hiper bileşik tansiyon, dolaşım yetmezlikleri.
Kulak- burun-boğaz rahatsızlıkları:
Kronik tonsillit(bademcik), sinüzit, kronik otit(kulak iltihabı), faranjit, burun tıkanıklıkları.
Şişmanlık ve zayıflık:
Beslenmeyle ilgili her türlü bozukluk.
Hamilelik dönemi:
Bu dönemle ilgili, doğru yaşama, beslenme ve özellikle ftusun sağlıklı gelişimini sağlamak.
Bebeklik ve çocukluk dönemi hastalıkları:
Bu dönemde gelişim hızını artırmak ve çocuklar için zararlı, çok sık ilaç kullanımına seçenek getirerek, sağlıklı gelişimi sağlamak.

Ayurveda’nın  asıl amacı koruyucu hekimliktir. Hiçbir durumda hastayı, sadece bir hastalık vakası olarak ele almaz.  Yukarıdaki bilgiler yalnızca Ayurveda’nın hangi hastalıklarda yararlı olduğunu, Batı tıbbının bakış açısıyla gruplandırmak için verilmiştir. Ayurveda hastalıkları başka türlü sınıflandırır.
Kozmosla uyum içinde beslenmek

Yazılı Veda metinlerinden olan, Veda Viyasa Vişnu Prana’larda, yaklaşık 50 milyon yıl önce, insan oğlunun tamamen kozmik enerjiyle yaşadıklarından sözedilmektedir
Bu masalımsı anlatımda, insanoğlunun kozmik enerjiyle beslenerek yaşadığı, yaşam sürelerinin çok uzun olduğu, ancak nedeni bilinmeyen bazı değişimlerden dolayı, ağız yoluyla beslenmeye geçtiği anlatılmaktadır.
Lütfen bize yazın----->>>>
designed by